HİSSETMEMİZ GEREKEN
İKİ OLGU
ELEŞTİRİ - ÖZELEŞTİRİ
Bir şeyin daha iyi gitmesi için veya bir yanlışın düzeltilmesi için yapılan bir değerlendirme eylemi olan eleştiriyi, hala ukala sıfatı ile tanımlayan bir toplum olarak, kendi davranışlarımızı objektif bir şekilde gözden geçirmemiz, yani ÖZELEŞTİRİMİZİ yapmamız zamanının çoktan geçtiğini hatırlatmakta yarar var.
Halkımızın büyük bir çoğunluğunun korktuğu bu iki kavramın her zaman gerekli olduğunu ve öneminin çok büyük olduğunu unutmamamız gerekir.
Toplumumuz, her konuda fikir sahibi olduğunu düşünür.
Bu düşünceler sonucunda da eski gelenek ve fikirlere göz yummakta ısrar eder ve çağdaş bir toplum olmaktan uzaklaşır.
Böyle toplumlarda düşünce ve saygı zaman içerisinde büyük bir kayıp yaşar.
Toplum algısının bu hale gelmesi sonucunda, her olayda, savunmaya geçen ve sorgulayan bir durumda kalır.
Her şeyi sorgulayarak ayakta kalmaya çalışan bir topluluk oluşunca, hiç kimsenin kendisini sorgulamayıp, kendi hatalarını ve kendisi gibi düşünenlerin hatalarını da görmezden gelmesine sebep olmaya başlar.
Zaman içerisinde çoğalan bu oluşum toplumda karmaşaya, en tehlikelisi de ayrışmalara sebep olur.
…
Günümüzde; sorumlulukların bireysel başarı ve kendini beğenme açısından değerlendirilmesi, saygı ve sevgi bağlarını ortadan kaldırdığı gibi, bireysel menfaatlerin, TOPLUMSAL menfaatlerin önüne geçmesine sebep olmuştur.
İnsan karakterine önem vermeyen, kendini beğenmiş bireylerin yaşam standartları da sonuç olarak toplumun güvenini sarsmaktadır.
Ancak, birbirini eleştiren kişilerin kendisini eleştirmesi ile bireyler arasındaki bu bağın kopması engellenebilir.
İşte bu zamanda ELEŞTİRİ – ÖZ ELEŞTİRİ bir disiplin kavramı olarak düşünülmeli ve kullanılmalıdır.
DEMOKRATİK bir toplum için bu çok önemlidir.
Burada dikkat edilmesi gereken; eleştiri ve öz eleştiri olayının kapsamlı hukuksal bir ilişki biçimi olduğudur.
Hem kurumsal hem de toplumsal bir ilişki içerisinde, her hangi bir anlayış ve davranışın, eleştiri ve özeleştiri sonrasında değiştirilmesi, tarafların olayı özümsemesine samimiyetine ve çabalarına bağlıdır.
Siyasal tahammülsüzlük, demokratik olamama, dostlarına karşı samimi olamama, kendisi gibi düşünmeyeni aşağılama/dışlama gibi hastalıkları siyasi yaşamın bir parçası olarak görmek en büyük yanlışlarımızdır.
Eğer bu olaylarda şiddetin yanlışlığından söz ediyor ve bir süre sonra aynı şeyler yaşanıyorsa…
Taraflarda hastalıklar, en hafifinden bu zaaflar ve kültürel sapkınlıklar var demektir.
İdeolojik politik yapılanışta da ciddi arıza ve kaçaklar var demektir.
…
Öte yandan, bu duruma sessiz kalanlar tarafına baktığımızda…
Herhangi bir eleştiri ve öz eleştirinin yapılmadığını görmemiz, bireysel menfaat ilişkilerinin had safhaya geldiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Toplum karşısında tespit edilen yanlışların devam ettirilmesi, güvensizlik – samimiyetsizlik tablosunun sürmesini sağladığı gibi, zarar verici siyasi ve kültürel kalıpların yerleşmesine de neden olmaktadır.
Bir yaşam tarzı ve disiplin alanı olan eleştiri – öz eleştirinin, tam anlamı ile hakkı verilerek uygulanması ile gerçekten ve kazanan; eleştiriyi yapan ve öz eleştiri verendir.
Kaybedenin düşüncesini şöyle ifade edebiliriz;
“İnsanın en sadık dostu, köpeğidir. Köpeğin sadıklığı insanı sevmesinden değil eleştirmemesinden gelir.”
Sevgiyle kalın…