Antalya sağlık teşkilatı özelinde dile getirmeye çalıştığımız sıkıntı ve problemlerle ilgili, gelen ihbar mail ve telefonları doğru yolda olduğumuzu, Müdürlük ve bağlı tesislerde sorunun ve yönetim zafiyetinin büyük olduğunu ortaya koyuyor.
Bu yazıları da yazarken kriterimiz hep şu olmuştur: Hak, hukuk ve hakkaniyet adına duruşumuz ve pozisyonumuz nettir. Devlet, millet ve adalet.
Bu yazılardan kaynaklı işaret edilenlerin söz hakkına bu satırlar her daim açıktır. Amacımız kişiler değildir. Zira hep beraber yaşıyor olsak da mezara tek başımıza gireceğiz. Ve vereceğimiz hesap yaman bir hesaptır. Herkes gibi…
Sağlık Müdürlüğünün iş ve icraatları irdelendiğinde, sorunun kaynağı iş bilmezlik mi, liyakatsizlik mi, yetersizlik mi, basiretsizlik mi? Siz çoğaltın; Adına ne derseniz deyin, ortaya konan yanlış, eksik pek çok şey, neticede kamu adına insan ve mali kaynağının heba olmasına ve yönetim zafiyetlerine neden olmaktadır. Konu ile alakalı önceki üç yazımızda bunun örneklerini verdik. Şimdi de kamu adına mali kaynakların nasıl heba edildiği üzerinde duracağız. Konu mali olunca “akçeli işler” devreye giriyor ki, tüyü bitmemiş yetimin hakkı dediğimiz kaynakların heba edildiği görülüyor.
Bize ulaşan incelediğimiz ihbar bilgelerine göre, benzerlerini sayabileceğimiz, öne çıkmış, herkesin malumu birkaç örnekle devam edelim…
Bir kamu kurumu düşünün. Süresinin bitmesine bir yıldan fazla zaman varken bir ihaleyi herhangi bir itiraz veya başka hukuki gerekçe olmaksızın iptal etsin? Neden? Yerine yapılan ihale yaklaşık üç kat fazlasına mal oluyorsa, işte o an sorgulanır hale gelirsiniz. Antalya İl Sağlık Müdürlüğü kapsamında Hastane Bilgi Yönetim Sistemleri İhalesi... Akıllara zarar şekilde iptal edilmiş, Yönetime gelen İl Müdürlüğünün en önemli zafiyetlerinden biri olarak yansımış. Ve milyonlarla ifade edilecek şekilde üç katı fiyatına (üç milyon TL) kamu kaynağı heba edilmiş. Hangi sebeple? Müdürlüğün iptal gerekçesini ve vereceği cevabını elbette kamuoyu adına merak ediyoruz.
Göreve gelir gelmez, il genelini kapsayan toplu alım denebilecek, tamamlanmış, neticelenmiş, kararı yazılmış, alıma geçilecek durumda bir ihale; Tamam siz göreve gelmeden önce rutin zamanında yapıldı. Sizin kontrolünüzde yapılmadı. Velev ki içinize sinmemiş olabilir. Araştırırsınız, irdelersiniz, incelersiniz, bakar tartarsınız. Ama iptal eder, yerine yenisini yapmayarak / yapamayarak hastanelere yetki devredip ihaleyi yaptırırsanız ve bu ihalede iptal edilen ihaleden kat be kat fazlasına mal oluyorsa, bu açıkça kamu kaynaklarının heba edilmesi ve keyfilik değil de nedir? Rant odaklarına teslim olmak değilse nedir? Evet, Cerrahi Alet ihalesinden bahsediyoruz. İptal edilen ihale ile yeniden yapılan ihale arasında fiyat farkı ne kadardır? Ve bu fazladan birkaç milyonla ifade edilen bu kamu zararının sebebi ve müsebbibi kimdir? Lütfen sorumlusu hangi erk ise gereğini yapınız ya da kamuoyu ile paylaşınız. Bir ihtiyacı toplu almakla, bölerek parça parça almak arasında ve zamana yayarak aldırmak, yine tekraren söylüyoruz, rant odaklarına teslim olmak değilse, yetersizlik, basiretsizliktir. İşin acı yanı, bu ve benzeri kamu zararının sorumluları, yerel siyasetten gelen bir personelin yer değiştirme talebini, anında yerine getirerek “Bugünkü BONUS’umu kaptım” aymazlığında, rahatlığındadır.
Bir kurum düşünün. Yönetiminde 19 sağlık tesisi hastane olsun. Büyük ve küçük ölçekli bu sağlık tesislerinin temel ihtiyaçları, Destek Hizmetleri Başkanlığının bünyesinde oluşturulacak merkezi bir birimde, toplu alım yöntemi benimsemek sureti ile kamu kaynaklarının doğru kullanılmasının sağlanması, tüm ihtiyaçların konsolide edilerek planlanması gerekirken, tam tersine, böl, ayır, olmadı yetki ver mantığında işlemler gerçekleştirsin, kamu zararları oluşturulsun, milyonlarca liranın heba olmasına sebep olunsun! Neden? Hangi mantıkla? Kim için? Sizden sadece bu sorularımızın cevabını bekliyorum. Mali İşlerden Sorumlu Destek Hizmetleri Başkanlığı, plan proje yaparak, adeta kılı kırk yararak iş ve icraatlara imza atan bir makam olması beklenirken, “koltuk ısıtma yeri” olarak karşılık bulmuş ve görünen o ki bu birkaç yıllık sürede milyonlarca liranın, fazladan birilerinin cebine girmesine sebep olunmuş. Açıkça kamu zararı oluşturulmuş… İddialara göre bu Cerrahi Alet için de böyledir. Özellikli Sarf için de böyledir. Görüntüleme için de böyledir. Sarf malzeme için de böyledir. Hatta ve hatta Travma ve Ortopedi malzeme ve 22/f kapsamındaki Cerrahi Malzeme alımlarında da… DMO alımlarında da…
İşte örnek… Adını siz koyun… Antalya ve bölge halkının ihtiyacı, Antalya Eğitim Araştırma Hastanesi’nde planlanan Tüp Bebek Merkezi hangi sebep ve gerekçelerle faaliyete geçirilmemiştir? Bir önceki dönemde yapılan personel ve cihaz planlamasıyla alınan cihazlar kaç yıldır depolardadır? Bunun gerekçesi ne olabilir? Depoda çürümeye terk edilen bu cihazları işletmeye almayarak öncelikle Eğitim Araştırma Hastanesi çok ciddi bir gelirden mahrum bırakılmıştır. Böyle bir tedavinin tedavi başı hastane için kazancı birkaç bin lira tutarında olduğu dikkate alındığında, bu üç yıl boyunca devletin zararını, dolaylı da olsa dışarıya aktarılan rantı siz hayal ediniz… Bu tüp bebek merkezini engelleyen hangi kudretli eldir. Devlet eli ile bu hizmeti alamayan çaresiz milletimin, bankalardan yüksek faizlerle kredi çekip derdine derman aramasının müsebbibi kimdir, kimlerdir?
Bu itibarla hem hastaneyi, hem de kamuyu zarara uğratmanın bedelini kim ödemelidir. Sorumlu kimdir? Hastane yönetimi mi? İl Sağlık Müdürlüğü Tüp Bebek Merkezini hastaneye kazandırmamak, rant odaklarına teslim olmanın bariz bir örneği değil midir? Trajikomiktir. Konu ile alakalı açılan soruşturmanın savunmasını da depoculardan istemek ancak ve ancak bu “yangel osmancı” idarecilerin marifeti olabilir.
Kaynakları heba etmek, bir mirasyedi mantığında hareket etmek, yönetimindeki hastaneleri kendi başına bırakarak eski alışkanlıkların oluşmasına zemin hazırlamak, kimsenin hakkı değildir, olmamalıdır. Kimse kusura bakmasın bu zafiyetler bilinçli olsun ya da olmasın hatanın üstünde kasta eşdeğerdir. Bu kastınızdan vazgeçiniz. Vazgeçmezseniz inadınız sizleri ihanete götürecektir.
Bu meseleleri benden önce siyasetin kudretli büyüklerine anlatan sağlık personellerinin çaresizliğini kaleme alan bu yazıları ilk kez duyuyormuş gibi yapmaktan vazgeçelim. İsmen tek tek zikredebileceğim doktor ve milletvekilleri görüşmelerine, partili partisiz sağlık çalışanlarının teşkilat temsilcilerini bilgilendirmelerine rağmen gereği neden yapılmıyor/yapılamıyor?
Tüm bu olumsuzluklarda, bu kişilerin atamalarındaki rolleri nedeni ile yerel siyaset pay sahibidir. Olumsuzlukların düzeltilmesi noktasında da elbette sorumluluğu bulunmaktadır. Ve Antalya’ya ranta teslim olmayacak, kamu zararı oluşturmayacak, doktor/firma şaibelerini ortadan kaldıracak yürekli bir idareci gerekmektedir.
Bakanlık veya valilik, yetkili makamların yapması gereken, tüm bu zafiyetlerin incelenmesidir. İncelemeler yapıldığında, yetkililerin söyleneceği tek şey “Heyyy Beyler, ne yapıyorsunuz. Aklınız başınızda mı? Hele bir durun. Burası sizlerin çiftliği mi? Kaynakları nasıl heba edersiniz? Ve bu zararın hesabını verin. Yapmıyor, yapamıyorsanız o makamları işgal etmeyin” olacaktır...