Bir önceki aynı başlıklı yazımızda pek çok kurumda olduğu gibi Sağlık teşkilatında yaşanılan olumsuzluklardan bahsetmiştik. Konunun daha da anlaşılabilir olması açısından bazı sağlık tesislerindeki duruma ayna tutarak sıkıntının ne olduğunu görmek ve göstermek gerekiyor. Bu itibarla Antalya Atatürk Devlet hastanesinde yaşananları kamuoyunun ve ilgililerin takdirine sunarak başlıyoruz.
Yerel siyasetin himayesinde göreve gelen Hastane idarecilerinin ortaya koyduğu, her kesin bildiği ama dile getirse bile sonuç alamadığı ‘vakıa’, başlı başına bir zulüm olarak yansıdığı yönünde ciddi bulgular var.
Anlatılanlara göre;
Bu Hastane, liyakatsiz idarecilerin tasallutunda adeta inim inim inliyor. Hastane personeli, çalışma hayatında kimsenin içinde bulunmak istemediği bir takım uygulamalara maruz bırakılıyor. Keyfi uygulamalarla “ben yaptım oldu” mantığı ile en kutsal görevlerden biri olan sağlık hizmetinin sunulması noktasında çalışanlar bezdiriliyor, küstürülüyor. Çalışan memnuniyeti ve çalışma barışı yara alıyor ve tabi ki verilmekte olan hizmette kalitesizleşiyor.
Hastanede 3 dönemdir görev yapmakta olan bir müdür her şeyden öte “akraba, ya da yakın hemşeri” kontenjanından ve bir takım STK faaliyetleri nedeni ile hem siyasilerin, hem de bürokratlarımızın eşlerinden aldığı güçle, pervasızlaşabiliyor. Pek çok sayıda sağlık personelini hakaretlerle, aşağılayarak, ötekileştirerek, canından bezdirerek, kapısından ağlatarak geri gönderebiliyor. Bu müdiremiz hakkında yapılan şikâyetleri artık ciddiye almadığı ve “Kimsenin gücü bana yetmez. Benim arkamda falan vekil var, filanca yetkilimizin eşi ile faaliyet yürütüyorum” söylemleri ile ve rahatlığı ile böl parçala yönet mantığında, tehdit, baskı ve mobbing faaliyetlerini yürüttüğü ifade ediliyor.
Baskıya maruz kalan ve hazmedemeyerek, hayatının en verimli ve tecrübeli çağında emekliye ayrılan onlarca personel bu iddiaların göstergesi olarak ifade ediliyor. Hizmet süresi emekli olmaya yetmeyen pek çok çalışanda bu sıkıntılardan kurtulmak için başka hastanelere tayin alarak gitmek durumunda kalıyor veya geçici görevlerle yıllarca çalıştıkları hastanelerinden ayrılıyorlar. Yani kaçabilen kaçıyor, kaçamayan ezilmeye, hor görülmeye, ötekileştirilmeye devam ediyor. Bu müdürlük bünyesinde hastanede çalışan işçiler de, yapılan haksız, hukuksuz, keyfi uygulamalar ve baskılara maruz bırakılmış, ilgili mercilere yapılan yüzlerce şikâyet doğrultusunda bu çalışanlar Başhekim yardımcısı sevk ve idaresine bağlanıyorlar. Üç beş yandaş dışında ebe hemşire ve sağlık personeli bu kişinin şerri ile karşı karşıya kalmaya, baskıyı iliklerine kadar hissetmeye devam ediyorlar. Sorumluluk sahibi, yaşananlara sessiz kalmayan bazı çalışanlar ilgili kişinin “referansına” müracaat etmelerine rağmen, falanca kişi senin için şikâyette bulundu denilerek o kişilerde itibarsızlaştırılıyor, adeta ihbar ediliyor.
Ayrıca, “Atatürk Devlet Hastanesinde yetkili memur sendikası üzerinden çalışanların “ayıklanmakta” olduğu, personelin de İdari ve Mali Müdür olarak görev yapan, aynı zamanda da yetkili memur sendikasının iki numarası, yani Başkan yardımcısı tarafından baskı ve mobbinge maruz bırakılmaktadır.” Çalışanların bu iddiası ise dile getirilen ciddi bir iddiadır.
Eğer doğruysa! Hem sendikanın başkan yardımcılığı, hem de personelden sorumlu müdürlük yapmak ne kadar etiktir? Haftanın 1 günü sendikal izin kullanmak suretiyle sendikaya üye olmayan personeli “ayıklama” ve “gerekeni” yapma konusunda baskıyı bir “Yöntem” olarak benimsediği ifade edilen bu idareci, sendikanın ve siyasetin korumasında görevini devam ettirmekte midir?
“Alanında tecrübeli, işinin ehli, liyakatli pek çok personel ya çalışma yerleri değiştirilmek sureti ile daha pasif işlere verilmekte, ya da yetkili memur sendikasına yakın yandaş kişiler, birim sorumlusu yapılarak çalışanlar üzerinde baskılar oluşturulmakta” iddiası en can alıcı iddialar arasında yer almaktadır.
Hastaneyi idari ve mali açıdan, iş bilmezlikle çıkmaza sokan, mali açıdan da tüm zamanların en kötü dönemini yaşattığı söylenen bu kişinin, tüm bunlara rağmen İl Sağlık Müdürlüğünde Başkan veya başkan yardımcısı olabilmek için hem siyaset hem de sendika üzerinden gerekli çalışmaları yaptığı ifade edilmektedir.
Yine yapılan değerlendirmelere göre “Hastanenin tüm çilesini çeken, temizlik ve güvenlik hizmetlerinden sorumlu müdürün de de benzer üç beş yandaş üzerinden çalışan personele baskı uygulamakta olduğu, Hastane çalışanlarının idarecileri hakkında CİMER’e, Siyasete, Sağlık İl Müdürlüğüne şikâyetleri sonuçsuz kaldığı söyleniyor.
Amiyane tabirle körlerin sağırların birbirini ağırladığı, tüm şikâyetlerin karşılıksız kaldığı bu dönem, belli ki Hastane çalışanları için en zor dönemlerden birisi olmuştur.
Peki Hastanenin Başhekimliği, bu sıkıntıları bilmiyor olabilir mi ? Cevap tabi ki hayır.
Bu bahsedilen birkaç örnekle mızrağın çuvala sığmadığı aşikârdır. Sağlık Bakanlığının, olmuyorsa Valilik makamının bu iddiaları acilen değerlendirmesi, İl müdürlüğü ve yönetim zafiyeti geçiren ilgili hastanelerde bir inceleme, gerekiyorsa soruşturma açılması gerekmektedir.
Görev süreleri dolduktan sonra ticaret yapacak olanların Antalya Sağlık Teşkilatı üzerinde bu kadar pervasızca etkin olmaları, kendi adamlarını, yakınlarını yeni dönemde de listelere koyma telaşı kabul edilebilir bir durum değildir. Yazıktır, günahtır, haktır, vebaldir, zulümdür.
Sağlık, liyakatli, işini hakkıyla yapan, işinin ve sorumluluğunun bilincinde, vatanını milletini seven yöneticilerle sağlığına ve huzura kavuşabilir. Yoksa Antalya genelinde binlerce sağlık çalışanı Antalya yerel siyasetinin yanlış atamalardaki rolü nedeni ile hükümete küsme noktasındadır. 2023 Vizyonu bu tür vizyonsuz siyasilerin ve onların adamı yandaşları idarecilerin tasallutundan kurtarılmalıdır.