Türkiye Milli Takımı çok uzun bir zamandır beklentilerin altında kalıyordu..
Fransa'da oynanan EURO 2016 turnuvasında başlayan çöküş, geçen Cuma oynanan Arnavutluk maçıyla son buldu gibi gözüküyor..
Fransa'daki turnuvada neler yaşanmıştı bir hatırlayalım..
Türkiye, EURO 2016 turnuvasında D grubunda yer almıştı..
İlk maçta Hırvatlara, 2. maçta da İspanyollara boyun eğmiştik..
Gruptan çıkma şansını kaybedince de son maçta formalite maçı olan Çekya Milli Takımını yenmiştik..
Ne olduysa bu turnuvadan sonra oldu..
Takım içinde guruplaşmalar, anlaşmazlıklar ve son olarak turnuva dönüşü A Milli Takımın kaptanı Arda Turan'ın uçakta Gazeteci Bilal Meşe'yi dövmesiyle ortalık bir yanda toz duman olmuştu..
Bununla beraber o dönemin Milli Takım hocası Fatih Terim ile Arda Turan arasında büyük bir kriz ortaya çıkmıştı..
Futbolcuların hepsi bu krizden etkilenmiş, takım istedği seviyeye bir türlü gelemiyordu..
Türkiye Futbol Federasyonu Fatih Terim'in görevine son verirken büyük bir tazminat ödemek zorunda kaldı..
Terim'den sonra büyük uğraşlar sonucu Türkiye'de büyük izler bırakan Mircea Lucescu takımın başına getirildi..
Lucescu artık yaşlanmış ve herseyden şikayet eder konuma gelmişti..
"Yerli futbolcular takımlarında şans bulamıyor" diye serzenişlerde bulunmaktan başka hiç birşey yapmıyordu..
Maç sonu çok sıkışırsa gündem dışı konulardan konuşarak günü kurtarıyordu..
Hal böyleyken bir formül bulunmalıydı..
Türkiye Futbol Federasyonu yaklaşık iki yıldır Şenol Güneş'i Milli Takımın başına getirmek istiyor, fakat şartlar bir türlü oluşmuyordu..
Güneş, Beşiktaş'ın başında harikalar yaratıyor, taraftarla bütünleşmiş bir durumdaydı ama bir yandan Milli Takım'a gitmek istiyordu..
Her defasında bu ikilem arasında kalan Şenol Güneş, Beşiktaş'ı bir türlü bırakamıyordu..
Beşiktaş'ta bu sezon yaşanan talihsizlikler, Şenol Güneş'in yarım kalan hikayesine tekrar başlamasına vesile oldu..
Ve ilk maçına geçtiğimiz Cuma günü çıktı..
Kariyerinin belki son demlerinde olan Güneş'in maç içindeki tavırları küçük bir çoçuğun mutluluğunu yansıtır gibiydi..
Sevdasına kavuşmuş ve beklentileri karşılamak için çabalayan bir futbol aşığı gibiydi..
İlk maçında takım olgusunu daha tam oturtamasa da çok iyi bir başlangıç yaptı diyebiliriz..
Takımın gençleşmesinin yanında deneyimli diyebileceğimiz oyuncuların katkısı ile Şenol Güneş ilk maçta istediği sonucu aldı..
Bir parantez de Burak Yılmaz ve Emre Belözoğlu'na açmak gerekir..
37 yaşına basmış olan Emre'nin performansı gençleri bile kıskandırdı..
Burak en sevdiği işi yaparak hem futbol oynadığı kulübün hocası hem de milli takımdaki hocasına güzel bir "hoşgeldin" dedi..
Şenol Güneş'i A Milli Takımın başında gördüğümde, bir anda 2002 Dünya Kupasını hatırladım..
Ve dilerim ki Şenol Güneş'in yarım kalan sevdasının sonucunda çok daha iyi başarılar yakalarız..