Yeni birisiyle tanıştığımda söz döner dolaşır bu soruya gelir.
“Nerelisin?” diye sorduklarında cevabım çok nettir:
“Antalyalıyım”
Ardından gelen soru ise genelde aynıdır:
“Aslen nerelisin?”
“Doğma büyüme, atadan toruna Antalyalıyım…”
Hemen ardından yorum aşamasına geçer karşımdaki. Kendisinin de yıllardır Antalya’da yaşadığını ama aslen filanca yerden göçtüklerini anlatır. Özellikle yaşça ileri olup da uzun yıllardır Antalya’da bulunanlar, artık Antalya’nın yerlisi falan kalmadığına da değinmeyi eksik etmezler…
Gerçekten de Antalya o kadar büyüdü ki, toplam KKTC nüfusunun iki katı kişiye ev sahipliği yapar duruma geldi. 70’li yılların başında kent merkezinin nüfusu Konyaaltı ilçesinin şu anki nüfusunun biraz üzerinde iken, son otuz yılda 2.5 kat nüfus artışıyla 2.5 milyon nüfus sınırına dayanmış olması beraberinde alt ve üstyapı sıkıntılarını da getirdi.
Uzun süre görmezden gelinen, ya da büyümenin heyecanı ile görülemeyen bu sorunlar zamanla trafik, hava kirliliği, betonlaşma ve benzeri sıkıntılar olarak karşımıza çıkmaya başladı. Bunun sonucunda da, dünyanın tüm büyükşehirleri gibi Antalya’nın da ideolojik değil vizyon sahibi yöneticilere ihtiyacı olduğunu zaman içinde tecrübe edilerek öğrenilmiş oldu.
Yıllar boyunca ihmal edilen Türkiye’nin incisi Antalya son yıllarda hızlı bir şekilde kaybolan yıllarını geri kazanma yolunda ciddi adımlar atıyor. Bu saatten sonra Antalya’ya gönül borcu olan bizlere düşen tek şey gücümüz yettiği kadarıyla kentimizi sadece ülkemizin değil, dünyanın incisi haline getirmek olmalıdır.
Bu haftadan itibaren her hafta bu köşede kentimize dair paylaşımlarımızla birlikte olmaya çalışacağız. Bu vesile ile bizlere bu fırsatı sunan sevgili Hidayet Gültekin başta olmak üzere tüm İleri Gazetesi ailesine teşekkürlerimi sunuyor, 2018 yılının tüm yurdumuza güzellikler getirmesini diliyorum.