Yine ellerimi cebime sokup caddelerde yürüdüğüm bir akşam, tam da kentin merkezi denebilecek bir yerden geçiyormuşum, her bir ev ışığının ayrı bir dünya ayrı bir evren olduğunu düşünürken tam da başım önüme eğik ve yine adımlarıma denk gelen kaldırım taşlarını izlemeye başladığım sırada kulağıma gelen 'buyur abi' müziğimiz var diye bir sesle irkildim...Beni işletmeye buyur eden bir adam karşımda duruyordu... Adamın gözlerinin tam da içine baktım...İçeriye girsem adam birşey yapmış olacaktı...Şöyle girecekmiş gibi yaptım.,sonra gözlerinin içine baktım...Adamın gözlerinin içi gülüyordu...Yani yoldan geçen birini içeriye çekebildiği için kendini mutlu hissedecekti...Ancak ben bir yandan içeri girip onun başarısını perçinlemek isterken bir yandan da onu mutlu etmek için değil, adamın bana buyrun dediği yeri keşfetmek içinde içeriye girmek istiyordum...
Bu durum saliseler sürdü..Ancak bana çok uzun bir zaman gibi geliyordu...Zaten hep böyle değil miydi ? Beyin kıvrımlarımın en dibine ulaşan en ufak ayrıntılardan kurtulamayan, ayrıntıların içinde yüzen bir beynim yok muydu... Bakın bu yazıyı yazarken bile kendi ayrıntılarımın içine düşüp neredeyse ne yazacağımı unutacağım, o yüzden hemen kendime gelip yazıya devam edeyim.
İçeriye girdim, dünden kalmış fıstık kalıntılarının masa örtüsünün pütü kare motifli boşluklara yayıldığı bir masaya oturdum... Sahnede bir kadın vardı... Acıların Kadınıyım isimli bir şarkı söylüyordu...Acıların kadınıyım...
Ben bu şarkıyı hatırlıyorum, babamın video kaset dükkanına her hafta gelen film afişlerinden bir tanesinde büyük puntolarla yazıyordu bu yazı...Acıların Kadınıyım...Acıların kadınıyım...
Sonra hatırladım kime ait olduğunu... Bu şarkıyı söyleyen Bergenden başkası olamazdı...Genç yaşta yüzüne kezzap dökülerek kör edilen daha sonrasında da öldürülen Bergenin şarkısıydı... Solist aynı Bergen gibi söylüyordu... Puslu hatta buğulu bir ses...Ben bu seslerden hep etkilenirim... Bana kuralsızlığı hatırlattığı için mi bilmem bana böyle bir yanık gelir bu sesler... İçime işler... Kadınla bir abla kardeş ilişkisi kurmuştum çoktan...Öyle bir söylüyordu ki sanki bu dünyanın adaletine isyan ediyordu şarkı söylerken beliren damarları...
Şarkı bitti...
kimse alkışlamadı...
Bir uğultu devam ediyordu ve şuh kahkahalar...
Ayağa fırladım...
Bravo Abla diye bağırdım...Alkışladım...
Çok sevindi...
Sağ elini kalbinin üzerine götürdü, başını öne eğdi...
Sağol kardeşim dedi...
Sonra bir kere daha gittim Ablayı dinlemeye...
Bulamadım başka şehre gitti dediler...