Tanıdığım çoğu insan hatta bazen en yakınıma gelenler bile, mükemmel bir hayat istiyorlar, konfor diye bir kelimenin peşine düşmüş çoğu, en konforluyu istiyorlar...
Enlerin peşinde İnsanoğlu...
Çoğu insan en özel olmak istiyor...
En zengin, en soylu, en asil, en başarılı, en meşhur, en iyi bilen, en iyi söyleyen...
Çok sıkıldım ben bundan...
Bazen geliyor düşünüyorsun, yav diyorsun şu bakım kremi, şu şampuan, şu parfüm ,arabasının benzinini toplasan normal bir yerde çalışan bir insanın maaşını geçiyor...
Neyin sevgisi, neyin aşkı, neyin en güzelliği...
Neyin en güzeli...
Bir tüketim çılgınlığı almış başını gidiyor...
Güzellik kavramını da enlere sığdırdı sistem...
Nerde o güzelim doğal güzellik...
Hep En güzele sahip olmak isteyen bir İnsanoğlu...
Sonra diyorsun nedir bu çılgınca koşturmaca...
Tüm bu enler arasında...
Doğaya gitsen orada da enler çıkıyor karşına...
En iyi ,en pahalı malzemelerle en iyi tırmanan, en iyi yoga yapan, en iyi yoga matı, en iyi kamp kuran, ateş yakıp başında en iyi şarabı içen...En iyi ayakkabıyı giyen...
Bisiklete biniyorsun...
Bir sürü en yine karşında...
Abi senin gidon ne marka, ayna kolu değiştirmedin mi , maşa alüminyum mu...
Müzik diyorsun orda da enler var, en iyiler,
Moruk ; ne Akdeniz müziği ya...
Aştık biz bunları falan...
İyi de diyorsun o zaman Anadolu var, Neşet var Veysel var bak...
Bir bakıyorsun onun da enleri çıkmış...
En iyi onları söyleyen...
Çok sıkıldım...
Yav aşk diyorsun;
Bir sürü öğreten,
Aşk şöyle şöyle şöyleyse, şu şöyle şöyledir, yok bu böyleyse, bu böyle böyledir diyen bir sürü aşk duayeni...
Aman artık bir sürü beylik laf...
Sanırsın kadın Vera aşık olan da Nazım...
Birisi gitmiş de bu çok güzelleşmiş...
Biliyoruz işte aynı seramoni değil mi...
Adam gider, kadın spora başlar, sonra ağaca falan sarılır, arkadaşlarına spor yaparken videolarını çektirir, yeni bir sevgili bulunca da ne spor kalır ne bir şey...
Spor yapmayı güzel olmak zanneden bir anlayış...
Sonra unutulur gider...
Kendimizi o kadar özel ve vazgeçilmez zannediyoruz ki...
Fok balıklarını öldürüp derilerinden kendimize elbise yapıp, bu elbiselerle övünebilecek kadar özel hissediyoruz...
Ne oldu yani...Ne değişti...
Başımız göğe mi erdi...
Sonra ne olacak...
Yani mutlak erdemi ararken acaba herkes bu kadar erdemli mi...
Ben bunları yazarken bile şüphe ediyorum kendimden...Yav yazıyosun da kendine iyice baktın mı diyorum...
Ama herşeyi bilmenin de eni olmuş...
O kadar eminiz ki herşeyden...
İnsanın herşeyi çok iyi bildiği, herkesin birer uzman olarak hayata devam ettiği, ya ben de şu konuda eksik olabilir miyim, şunu bilmiyorum diyemediği bir zamandan geçiyoruz sanki...
Sezen Aksu’nun Manifesto şarkısında dedikleri çok doğru...
Neden insanlar bu kadar ciddi,
Okumamış kitaplar ama ciddi...
Asık asık yüzlü insanlar
Ta yüreğine kadar kilitli...
Yok ama İnsanoğlu en dürüst...
Hep en iyi...
Tutar tarihi eserin üzerine sevgilisinin adını yazar, gider hamile kuşu vurur, Zararsız Boz ayıyı öldürür...
Sonrada durur dünyanın karşısına bir Heykel gibi...
İnsanlara özgürlük dersi verir...
Şu şöyle olur, bu da böyle olur...
Yav sen değil misin; ey insan her şeyi mahveden...
Afrikada insan köleleştiren...
Bir virüs gibi dünyanın başına bela...
Dünyayı yavaş yavaş yok eden...
Ama sen de hep bir en...
En zengin, en özel, en namuslu, en iyi, en kötü, en meşhur...
Hep bir en...
Bu en dünyayı bitirecek...