Pencereden içeriye sızan sarımtırak ışığın, kalp ritmini göstermeye yarayan makinenin yeşil ışığıyla birleşmesi sonucu odanın tavanında hiç bilmediğim bir renk yanıp sönüyordu..
Açıklardan geçen gemiler, bazı kayalara çarpmasınlar diye yanıp sönen fenerler vardır ya... Hani sonra o fener ışığı ay ışığıyla birleşir...Değişik bir yansıma çıkar ortaya...
İşte öyle bir yansıma...
Ben de denizleri düşündüm o anda...
Mesela dedim şu an bir geminin güvertesindeyim, geceleyin seyir halindeyim, ve bir fener görüyorum...
Odanın tavanından gözlerimi ayırmıyorum...
Odanın duvarı birden deniz oluyor...Ben de seyrime devam ediyorum...
Havada hiç rüzgar yok, bu gece yelkenlerimi açamıyorum...
Kalbimse motoru o teknenin...
Bir o limana bir bu limana, bir o fırtınaya bir bu koya gitmekten ne yapacağını şaşırmış bir motor...
Ne yapalım kaptan diyor, rotamız nereye...
Tak tak tak diye atıyor, arada tak tak tak diyor sonra duruyor sonra birden pat pat diyor...
Bense seyre devam ediyorum...
İzotonik yazan serumun ucundaki plastik imbiğe boşalan su da tekneye dolan su oluyor, damla damla ama yavaş yavaş doluyor tekneye, tekneyi batırmadan güverteyi temizleyip tekrar denize boşalıyor...
Sonra ambulans sesleri geliyor kulağıma...
Bir kadın çığlığı gibi, geceyi yaran keskin ve kocaman bir bıçak gibi...
Onu da karşıdan gelen kocaman bir vapurun düdüğüne benzetiyorum...
Teknenin rotasını hemen değiştiriyorum, bir dua yolluyorum, Acil servise yanaşan gemiye, Pruvan neta olsun kaptan diyorum...
Uzun zamandır yalnız seyir etmeye alışmış olacağım ki kaptan köşkümde yine yalnızım bu gece, iki saatte bir tansiyonumu ve kalp ritmimi ölçmek için kamarama gelen hastane mürettabatından başka kimse yok, onlarla da rotayı iyice kontrol ettikten sonra işimiz bitiyor, iyi geceler bir isteğiniz var mı diyorlar, ışığı söndürürseniz sevinirim diyorum....
Rotayı çizdik artık kafam rahatlıyor...
Yeniden denizdeyim ama daha iyiyim...
Sonra düşünceler geçiyor aklımdan, hepsi birer yunus balığı gibi, benimle beraber seyir ediyor, düşüncelerimin beni bu sefer geçmesine izin veriyorum...
Düşüncelerimi yakalamak yerine bu sefer onları izlemek istiyorum...
Bugüne kadar yaptığım, yaşadığım ne varsa bir bir aklıma geliyor...
Hepsi birer yunus balığı gibi...
Hızlıca geçip gidiyor yanımdan...
Hepsinin geçip gitmesine izin veriyorum...
Sonra bir yere geliyor Gemi...
Motorlar çalışıyor ama Gemi duruyor...Sadece benim duyabildiğim, sessiz bir gürültü var etrafta...
Bir bakıyorum, beni geçmesine izin verdiğim bütün düşüncelerim bir koyda toplanmış...
Hepsi yunus balıkları gibi kafalarını sudan çıkarmış bana bakıyorlar...
Güverteye çıkıyorum...
Bakıyorum hepsine...
Tek tek...
Hatalar, doğrular, kırgınlıklar, savaşlar, acılar, hüzünler, sevinçler, hayal kırıklıklarım, başarılar, başarısızlıklar, toplum, el alem, hayallerim, arkadaşlarım, dostlarım, heyecanlarım, kırdıklarım, kırgınlıklarım, kayıplarım, zamanlarım, zamansızlıklarım, coşkularım, yalnızlıklarım, kalabalıklarım...Hepsi orada...
Sonra iniyorum gemiden, denize giriyorum, yanlarına gidiyorum, hepsinin yüzgeçlerine tutunuyorum, hepsiyle teker teker yüzüyoruz , konuşuyoruz, vedalaşmamız gerekenlerle vedalaşıyoruz, usulca teşekkür ediyoruz, öpüyorum onları, okşuyorum.... Öğrendiklerim için teşekkür ediyorum hepsine...
En son hayallerimin yüzgecine tutunuyorum beni gemiye geri götürüyor...
Tam Gemiye çıkarken...
Usulca bir şey fısıldıyor kulağıma...
Yavaşla....
Gülümsüyorum, peki diyorum...
Kamaramdayım yine, usulca döndürüyorum gemimi...
Tekrar o ışık...
Sarıyla, yeşilin karışımı değişik bir renkte hastanedeki odamın tavanına yansıyan fenere doğru çeviriyorum rotamı yine...
Yolda balık sürüleri, yolda aterinalar, yolda Carettalar...
Dalgalar dalgalar...
Dalgalar...
Bir aşağı bir yukarı....
Dalgalar...
Sonra birden kapı sesi...
Günaydın...
Bugün daha iyiyiz....
Nedir yeni rotalar...