Gözlerimi açtım, her yer karanlıktı,bir de baktım ki sert birşeyin içinden çıkmaya çalışıyorum, sırtımla ittiriyorum ama bir türlü kırılmıyor, biraz daha güçlü ittiriyorum ama gücüm yetmiyor vücudum geri düşüyor, kapalı bir alanda kalmamam gerektiğini söylüyor durmadan beynim, en son bir hamle yaptım ve çatırt diye bir ses geldi önce, korktum bir süre öylece kaldım, sonra yeniden sırtımı ayaklarımdan güç alarak kıpırdattım, çatırt çuturt sesler gelmeye devam etti, sırtım hiç alışık olmadığım üşüme duygusuyla karışık garip bir bildirim veriyordu beynime...
Yavaş yavaş tüm vücudumu kaldırıp sırtımın yaşadığı şeyin ne olduğunu anlamam gerekiyordu, ayaklarımdan güç alıp, bu sefer boylu boyunca kalkmak istedim, bir yandan korkuyordum...
Ben neyim içindeydim ve nereye çıkıyordum daha bunu bilmiyordum.
Sırtımın yaşadığı duyguyu anlayabilmek için hemen doğrulmam ve gözlerimle olup bitene bakmam gerekiyordu.
Son bir hamleyle doğruldum ve demin gelen çatırtı seslerinin daha da büyüyerek kulaklarımı inletmesine aldırmadan kafamı dışarıya çıkarmaya cesaret ettim.
İçinden çıktığım şey krem renginde,kirli beyaz ne sert ne de yumuşak birşeydi ve vücudumda hala parçaları duruyordu, birden genzime bir yanma geldi, soluk almaya başlamıştım, soluk aldıkça bir yanma oluyordu ancak bir süre sonra bu yanma geçti.
Gözlerimle vücuduma baktım, boğum boğum parçalardan oluşan uzun bir vücudum vardı, karnımın aç olduğunu hissediyordum, bir ağaç dalının saklı kalmış bir kuytusundaydım, acaba beni kim neden buraya bırakmıştı, önümdeki yaprakların tadı bana dayanılmaz geliyordu, açlıktan kendimi tutamadım ve yapraktan ilk önce bir ısırık aldım, ekşimtrak ama lezzetli bir tadı vardı, acaba ben neyim, kimim neden burdayım diye düşünürken, yediğim yaprak parçalarının vücudumdan geçip bir yerlerimde belirli büyümelere neden olduğunu hissetmeye başlamıştım.
O gün böylece geçti, yemekten yorulup uyuya kalmışım, sabahında gözlerimi açtım, türlü türlü kokular burnuma geliyor, gözlerimi kamaştıran bir ışık vücudumu ısıtıyordu, yaprakların üstünde kalan su damlaları gördüm, bir tanesi kristal gibi olmuştu, kendime hakim olamayıp kristale doğru ilerlemeye başladım.
Kafamı kristalin içine sokar sokmaz, olanca su yığını vücuduma patladı, kana kana su içmeye başladım, vücudum su birikintisinin içinde kalmıştı, bu çok hoşuma gitti, vücudumu suyun içinde bir o yana bir bu yana çeviriyor kalan birikintileri de içiyordum.
Ormanda adeta bir şenlik vardı, burnuma gelen mis gibi kokuların yanında, kanatları olan daldan dala uçabilen canlılar gördüm, ancak bu canlıların beni yeme tehlikesi olabileceği beynimde bir bilgi olarak sanki kodlanmıştı onlardan uzak durmam ve saklanmam gerektiği bilgisi vardı beynimde, hemen bulunduğum dalın altındada yuvarlak şekilde işlenmiş, ortaya doğru daralan ve sıklaşan bir ağ görüyordum, önceleri bu ağın daldan düşersem beni kurtarması için yapıldığını düşünmüştüm ancak biraz önce oraya düşen ve aynı bana benzeyen bir komşum oraya düşünce örümcek denen bir canlı tarafından yenmişti.
Bu yüzden dikkatli olmalı ve yapraklarla korunaklı yerimden fazla uzaklaşmamalıydım. Geri dönüp biraz daha yaprak yedim. Günlerim böyle geçerken bir de baktım vücudumda değişiklikler oluyordu, insanoğlunun koza olarak adlandırdığı benimse sadece kendi gelişimim olarak benimsediğim bir şekle bürünüyordum.
Boğumlardan oluşan vücudum gitgide yuvarlak ve yassı bir hal alıyordu.
Bir gün uyandığımda yine değişiklikler hissettim kendimde.
Sağ tarafımdan ve sol tarafımdan eşit şekilde çok hafif ancak oldukça güçlü bir takım parçaların oluştuğunu gördüm, ancak kafam aynı şekilde duruyordu, günden güne büyüdü bu parçalar ve büyüdükçe üzerinde desenler oluşmaya başladı, sonrasında anladım ki bu parçalar benim kanatlarımdı, kanatlarım üzerinde oluşan desenleri incelerken renklerinde değiştiğini gördüm, turuncu siyah ve sarı renkler hakimdi kanatlarımda, ve bu renkleri ayıran ancak yine bu renklerin karışımı noktalar vardı üzerimde.
Derken kanatlarımın gelişimi durdu, ve ben onları hareket ettirebilmeye başladım, tam hareket ettirirken bulunduğum daldan yükselebildiğimi gördüm, zıplıyor ve havada kalabiliyordum, ancak korkudan hemen yere iniyordum, sonra bir baktım havada kalma süremi kendim ayarlayabiliyorum, kanatlarımı oynattıkça havada kalabiliyorum, uçmaya başlamıştım...
Harika bir duyguydu uçmak...
Tüm ormanın üzerinden geçtim yavaş yavaş, sonra bir çiçeğin tepesine kondum, karşımda uçsuz bucaksız bir deniz vardı, masmavi...
Acaba oraya gidebilir miydim...
Oradaki çiçekleri görebilir miydim...
Artık kendime iyice güvenim gelmişti...
Arılar geliyordu yanı başıma...Onlardan kalan şekerli bir sıvı var, onlardan tadıyordum...
Herşeyi paylaşıyorduk zaman zaman...
Denize doğru inmeye karar verdim, tam zıpladım ki gidemiyorum, üzerimde delikli ancak çıkamadığım file benzeri birşeyin içinde kalmıştım, sonra kocaman birşey gördüm...
Dev gibiydi...
Ellleri kocamandı, ellerini bana doğru uzattı ve kanatlarımı birbirine yapıştırdı...
Kanatlarımı hareket ettiremiyordum...
Beni bir kutunun içine koydular, nefes alamıyordum, hiç birşey yapamıyordum, ilk çıktığım yumurtanın içinde olmak bile daha iyiydi...
Sonra beni beyaz bir levhanın üzerine koydular, hareket edemiyordum, birisi kanatlarımı açtı, hah dedim bunda oyunun bir parçası özgür kalacağım...
Tam bunu derken sırtıma bıçak gibi birşey battı...
Tamamen beyaz panonun üzerine toplu iğne ile sabitlendim...
Kanatlarım açık bir şekilde orada kaldım...
Altıma da bir yazı yazdılar...
Şu bölgenin şöyle noktalı kelebeği...