Yunanistan’ da bir köyün arka sokaklarında, üç merdivenli ev kapısının önüne oturmuştu adam...
Sakalları bembeyaz, alnındaki çizgiler kapkalın, pecmurde kıyafetleri zamana meydan okuyan cinstendi...
Önünden gelip geçen herkes ona selam veriyor, o da selamı alıyor, hatta selam veren herkes için tek tek ayağa kalkıyor...
Olla galla (Herşey Çok Güzel) dedikten sonra tekrar yerine oturuyordu.
Bir çok insan ,bu adamla günaydınlaşmak için yollarını uzatma pahasına buradan geçerdi..
Çünkü adam öyle güzel günaydın derdi ki, herkesin yüzünde bir gülümseme olur ve bu adamın sabah selamını alan herkesin günü harika geçerdi...
Adam köyde sadece bir kişiye günaydın demez, onu görünce kollarını dizlerinin üzerine kapatıp kafasını ellerinin arasına gizlerdi...
Bu kişinin adı Telefostu...
Köyün en zengin ailelerinden bir tanesiydi...
Köydeki verimli arazilerin hepsi Telefosundu... Bir çok insan Telefosun arazilerinde yıllardır çalışmış, bazen karın tokluğuna işlere gitmişti...Telefos paraya doymayan mutsuz bir insandı...Deniz kıyısındaki konaklarına, adanın en tepesindeki çiftliklerine, güzelim atlarına rağmen mutsuzdu hep Telefos...
Kimseye selam vermez, selam vermeyi bir lütuf sayar, herkese yukarıdan bakardı...
Bir gün Telefos adamın önünden geçerken adam yine dizlerinin üzerine kapandı ve Telefosa yine selam vermedi... Telefos adamın önünden geçerken durdu ve adama seslendi...
-Ey sefil sen neden buradan geçen herkese selam veriyorsun da ben geçerken neden yüzünü saklıyorsun...
Adam cevap vermedi...
- Sana diyorum duymadın mı beni.. diye ekledi Telefos...
Adam yine cevap vermedi...
Telefos adamın yanına daha da yaklaştı...
- Sen kendini ne zannediyorsun ? Sen kimsin ? Seni zavallı...Şu üstündekilere bak serseri herif...Görmüyor musun beni, duymuyor musun...
Adam kafasını kaldırıp, Telefosun gözlerinin içine baktı ve birden ayağa kalkarak, koşmaya başladı...
Telefos arkasından seslendi...
Kaç bakalım seni pislik torbası... Er geç bana da günaydın diyeceksin...Sana bana günaydın dedirtmesini ben bilirim...
Günler günleri kovaladı, geceler gündüzleri izledi..Gündüzler geceleri takip etti.. Adam yine evinin önünde oturuyor, köylüler evin önünden geçiyor, o da ayağa kalkıyor herkese olla galla diyordu...
Bir gün yine Telefos adamın önünden geçerken, adam birden ayağa kalktı ve ona da Günaydın ve herşey çok güzel dedi...
Telefos gülmeye başladı...
-Sonumda akıllandın demek ve bana da günaydın demeye başladın...Seni pis yalaka ne oldu paran mı bitti...Ne istiyorsun benden söyle hemen vereyim...Aç karnını doyurayım senin...
Hadi söyle...
Adam yerinden kalktı...Telefosa doğru yürüdü...İki eliyle Telefosun yakasını tuttu ve onu biraz yukarıya kaldırarak...
Bana bak Telefos...Yıllardır kimseyle konuşmadım, herkese günaydın demekten başka bir şey yapmadım... Ama senin gibi insanlar olmasa ben nasıl tekrar konuşurdum...Sana teşekkür ediyorum şimdi beni dinle...
Sen kendini ölümsüz zanneden, herkesi aşağılayan, aslında sadece evrene ait olan şeyleri sana ait olduğunu zanneden zavallının birisin...Bak görüyor musun ne kadar yalnızsın, şu köyde seni ve aileni seven bir tek insan yok...Sense hala paranın sana verdiği gücü bir şey zannediyorsun...Kendini o kadar güçlü zannediyorsun ki herkese herşeyi yapabileceğini, herkese herşeyi söyleme hakkının sadece kendinde olduğunu düşünüyorsun...
Telefos şaşkın ve korkak bir ifadeyle bırak beni yere bırak diye bağırmaya başladı...
Adam devam etti;
Şimdi sana son kez söylüyorum, bir daha buradan geçmeyeceksin, geçeceksen de bana bulaşmayacaksın...
Adam Telefosu bıraktı ve Telefos koşarak uzaklaştı...
O günden sonra adam bir daha kapıya çıkmadı ve kimseye günaydın demedi..Köylü adamı merak etti, Köylünün yıllardır alıştığı o güler yüzlü adam kapıya çıkmıyor, kimseye günaydın ve Olla Galla herşey güzel demiyordu...
Köylüler mutsuzdu, adamın evinin önünden geçerken ondan hayat sevinci alırlar işlerine giderlerdi...
Köylüler o günden sonra mutsuz çalışmaya başladılar, Telefosun arazilerinin verimi düşmeye başladı, bir çok köylüyü işten çıkardı Telefos, git gide kimse çalışmak istememeye başladı... Telefos da çalıştıracak işçi bulamıyordu, ekinleri sürecek, toplayacak insan kalmamıştı...Meyveler dallarında kuruyor, ağaçlar bakımsızlıktan ölüyordu...
Telefos durumu anladı...Adama ziyarete gitti...
Hey lütfen lütfen kapıya çık ve otur, herkese günaydın de...Herkese herşey güzel de...Sana ne istersen veririm...
Ne olur insanlar çok mutsuz...Yoksa iflas edeceğim lütfen o insanlara Olla Galla de... O zaman mutlu oluyorlar ve daha iyi çalışıyorlar...
Adam kabul etmedi...Bir tek şartla kabul ederim...
Aynı şeyi sen yapacaksın...
Benim evimin önüne oturacaksın ve herkese gelip geçerken ayağa kalkıp günaydın diyeceksin, ben de köylülerle beraber çalışacağım...
Bugüne kadar kimseye selam vermeyen Telefos ben bunu yapamam, neden o zavallılara günaydın diyeyim neden önlerinde ayağa kalkayım...
Sen bilirsin dedi adam...
Telefosun işleri daha da kötüye gitmeye başladı, mutsuz köylü kendi evlerinin bahçesinde yiyeceklerini yetiştiriyor, ekiyor biçiyor ve Telefosa muhtaç olmadan yaşamaya başlamıştı...
Adamın isteğini kabul etti Telefos...
Evin önüne oturdu...
Adam tüm köylülerle bir olmuş evin önünden geçerken durdu...
Garip bir sessizlik oldu...
Köylülerin önünde adam...
Adamın evinin kapısında Telefos duruyordu...
Telefos ayağa kalktı;
Günaydın...Olla Galla dedi...
Köylülerde hep bir ağızdan günaydın diyerek Telefosun arazilerine gitti...
Çiçekler birden açtı, bitkiler yeşerdi, ekinler boy verdi...
Telefos da onlarla beraber çalışmaya başladı...
Sonra köyün adı Olla Galla köyü olarak kaldı...
Olla Galla...
Herşey güzel...
Olla Galla...