Bir gece sabaha karşı bir rüya gördüm, önümde ansızın bir telefon kulubesi beliriyor, öyle bir kulübeki bu ,dışı o bildiğimiz eski ankesörlü jetonla çalışan Ptt nin bildiğimiz hala hafızalarımızda olan kulubelerinden...
İçine giriyorum...
“Nedense ben bu kulubeleri çocukken de çok severdim, yağmurlu havalarda içine girip, tepesindeki metal örtüye yağmur damlaları vurduğu zaman sevinirdim...Evim gibi gelirdi bana, en altının açık olmasından dolayı rüzgarın gelip geçmesi pek umrumda olmazdı...”
İşte bu kulubeye giriyorum rüyamda, içerisi bir uzay mekiği gibi, önümde duran telefon makinesinin üzerinde dijital bir şeyler yazıyor, anlamadığım bir dil...
Sonra birden konuşmaya başlıyor
makine...
Lütfen jeton atın...Lütfen Jeton atın...
Ellerimi cebime sokuyorum hiç jeton yok..Hatta param da yok...
Napıcam diyorum...
Oraya gidiyorum, buraya gidiyorum...Jeton bulamıyorum...
Sonra bir bakıyorum yerde Süpermen filmindeki Cripton gezegeninden gelen taşa benzeyen kristal bir jeton görüyorum...
Yerden alıyorum jetonu..Koşa koşa kulubeye gidiyorum...
Jetonu atıyorum...
Öbür dünya ile bağlantı sağlandı...Konuşma süreniz üç dakika diyor...
Bir bakıyorum karşımda babam...
Resmen konuşuyoruz...
Naptın diyor...İyi baba sen nasılsın faslından sonra iyiyim diyor..
Bakıyorum iyi geziyorsun aferin diyor, keşke ben de görebilseydim senin gördüğün yerleri diyor, Rodosa bayıldım, fırsat buldukça gez diyor, dünyayı gezdikçe başkalaşacaksın diyor, baya bildiğin konuşuyorum babamla...
Sonra bir uyarı...
Yalnızca bir dakikanız kaldı...Yalnızca bir dakikanız kaldı...Lütfen jeton atın...Lütfen Jeton atın...
Baba diyorum nereden buluyoruz bu jetonu bir tane yerde buldum onu attım...Gülüyor babam...Yine bulursun sen merak etme diyor...İyi öpüyorum seni diyor ben de diyorum kapatıyoruz...
Sonra bir ses...Öbür dünya ile bağlantı sona erdi...
Kulubeden çıkıyorum...Allah Allah diyorum...Ne güzel bir şey ya...Ne büyük hizmet, özlüyorsun konuşmak istiyorsun, at kristal jetonu konuş...
Sonra bir bakıyorum yerde bir jeton daha ama dikine duruyor ve yuvarlanarak önümden geçiyor, ben koştukça hızlanıyor jeton, jeton önde ben arkada gidiyoruz...Yakalayamıyorum bir türlü Jetonu...
Tam uçurum gibi bir yerden düşecekken yakalıyorum jetonu...
Bu sefer kulubeden uzaklaştığımı hatırlıyorum, şimdi diyorum nerede acaba bu kulube...
Bu sefer kulubeyi aramaya başlıyorum...Bulamıyorum bir türlü...Ha şu sokaktan geçmiştim, ha burasıydı derken yok kulube, birden kendimi Zanzibardaki Stonetown sokaklarında buluyorum... Dolaşıyorum dolaşıyorum yok...Önümden siyahi insanlar geçiyor...Cambo Cambo Cambo diyorum...
Bir de bakıyorum karşımdan Fuat geliyor...Zanzibardaki rehber...Kulubeyi mi arıyorsun diyor evet diyorum...
Madagaskarda bir tane var diyor...
Fuat diyorum ne Madagaskarı...Şimdi nasıl gideceğim ben oraya...
Buraya kadar gelen Madagaskara da gider diyor...
Sonra bir alarm sesi geliyor kulağıma...
Uyanmam lazım, uyanmam lazım diyorum...
Bir türlü uyanamıyorum...
Sonra diyorum Onur hadi...Bir İki Üç diyoruz...Sonra birden gözümüzü açıyoruz....
Bir iki üç...
Uyanıyorum...Saat çalıyor...Televizyon açık kalmış...Dün gece izlerken uyuyakaldığım Aslan ailesinin belgeseli tekrar dönüyor sabah kuşağında...
Rüya gördüğümü unutuyorum...
Yüzümü yıkıyorum...Giyiniyorum...İşe doğru yola koyuluyorum...
Tam PTT’nin önünden geçerken rüya aklıma geliyor...
Telefon kulubesi...
Jeton...
Telefon....
Babamla konuştum...Babamla konuştum...
Seviniyorum....