“Gazeteciler tarihin tanığıdır” derler. Bende dün ilginç bir gezinin tanığı oldum. Bundan sonra sık sık bu gezilere katılmayı düşünüyorum. Çünkü hayatın içinden o kadar çok şey var ki anlatılamaz.
Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel’in eşi Ebru Türel’in işinden, anneliğinden ve protokol görevlerinden arta kalan zamanlarında sosyal sorumluluk projelerinde çalıştığını biliyordum ama bu kadarını tahmin edememiştim. Ebru Türel’i dışardan bakıldığı zaman mesafeli duruşunu herkes biliyor. Bana kalırsa olması gereken de bu. Çünkü suistimale çok açık bir konumda. Çok genç yaşta başladığı iş hayatı ve siyaset onu iyice pişirmiş. Artık bir olayı ele alırken iki yönlü değil, 3 boyutlu, 5 boyutlu, 7 boyutlu olarak baktığını fark ettim.
Dün onunla birlikte Büyükşehir’den yardım isteyenler, sosyal hizmetler ofisine gelen ihbarları değerlendirerek tek tek evleri ziyaret etti. Bizde haber için peşindeyiz tabi. Ben mutlaka bir şeyler çıkar diye ardında kuyruk gibi dolanıyorum. Her konuşmayı kaçırmamaya çalışıyorum. Ancak o öncelikle ev sahibi ile konuşurken yanında bir basın mensubu olduğunu ve onu da kabul edip edemeyeceğini sordu önce. Kabul edenlerin evlerine girip onunla birlikte sorunları dinledim. Kabul etmeyenler de oldu ve onunla yalnız konuşmak isteyenlere de saygı gösterdi ve ben kibarca dışarı sepetlendim.
Ebru Türel’in insanlara yaklaşımı çok farklı. Öncelikle araca bindiğimiz sırada bir önceki gezisi sırasında aldığı notlardaki işlerinin ne kadarını, hangilerinin tamamlandığını kontrol etti. Bazı prosedürler veya kişilerin kendilerinden kaynaklanan nedenlerden ötürü tamamlanmayan işlerin hızlandırılması için gerekli görüşmeleri yapıp, yola koyulduk.
İlk gittiğimiz evin aslında bir villa olduğunu fark ettiğimde “Burada yaşayanlar da mı sizden yardım istiyor” diye ağzımdan kelimeler döküldü. Döndü, “Eve bakma, içindeki insanların hangi şartlarda yaşadığını bilmiyoruz. Olaya ön yargıyla değil, tamamen yargısız olarak bak. O zaman doğruyu bulabiliriz” dedi. İçeri girdiğimizde ne kadar haklı olduğunu anladım. Çünkü içerideki hanımefendi hasta annesi ve genç kızı ile birlikte kalıyordu. Eşi tarafından 5 parasız bir şekilde ortada bırakılıp, terk edilen kadının yatacağı yatağı bile yoktu. Bulundukları o villa tipi ev ise bir tanıdıklarına aitti ve acıdıkları için onların orada kalmasına müsaade etmişti. Ev satılıncaya kadar anneanne-anne ve kızı o evde sığıntı olarak yaşıyorlardı. Yardım isteyen kadın ise, annesine yaşlı bakım parası bağlanmasını talep ediyordu. Hiç olmazsa onun altına alacağı bezin parasını karşılayabilecekti. Ön yargım tuzla-buz olmuş ve kendimden utanmıştım.
İnsanlarla konuşurken Bayın Türel’in bambaşka bir yüzünü gördüm. Öncelikle çok sakin bir şekilde karşısındakinin sorununu dinliyor, ardından neler yapabileceğini söylüyor. Asla, “Hoop ben belediye başkanının eşiyim. Parmağı şaklatayım, her şey yapılsın” diye olmayacak şeyleri vaat etmiyor. Bu gün gazetemizin sayfalarında okuyacaksınız bir başka kadın 3 çocuğu ile 5 aylık hamile terk edilmişti. Bir gün önce yardım istemiş, sabah sabah Ebru Türel’i karşısında görünce kadının halini görmeniz gerekiyordu. Bayan Türel’in ellerine sarılmış, derdini anlatırken halini görmeniz gerekiyordu. Sanki kendisinden 5 yaş büyük ablasına derdini anlatır gibi anlatıyordu. Ebru Türel’in ise o kadıncağıza sarılmasını ve “Korkma. Ayakta durman lazım. Çocuklarının güçlü bir anneye ihtiyaçları var. Eğer sen kendini bırakırsan çocukların düşer. Hayatını düzene koyabilmen için hep beraber organize olacağız.