Seneler öncesinde birisiyle ilgili konuştuğumuz zaman, eğer tanıdığım birisiyse, o kişiye sonsuz kefil olurdum.
“İnsanın yediği kazıklardan aldığı derslere, tecrübe deniyor” demişti bir ağabeyimiz. Öyle kalmış aklımda. Bırakın dışardan gelenlere, küçük hesaplar ile omuz omuza çalıştığım bazı arkadaşlarımın bana yaptıklarını düşünüyorum da. Eh bende az değildim. “Hayatta kimsenin bende alacağı kalmaz” prensibi, “İntikam almayı sevmem ama ödeşmek adettendir” felsefesiyle, kim nasıl ve ne yaptıysa aynı karşılığı verme çabası ile geçen bir ömür.
İşte ben bunları düşünürken artık eskisi gibi dinç ve inatçı olmadığımı fark ettim. Eskiden “Dediğim dedik, çaldığım ala düdük” gibi tuttururdum. Şimdi bakıyorum olmuyor mu?, salıyorum enginine.
Bir şeyin olabilmesi, yapmak için kendimi paralayıp, inatlaştıkça, kadıncağız ömrümün böyle geçeceğini ve bunun bana ne kadar zarar vereceğini az-çok kestirdiği için galiba annem hep “Kızım deveyi çektin gelmiyor, ittin gitmiyor. Sal enginine” derdi. Yani biraz rahat ol derdi.
Seneler geçtikçe çoğu insanlara olan inancım gitti benden. Saygım ise çok az kişiye kaldı.
Yukardaki satırları neden yazdığımı merak edebilirsiniz. Söyleyeyim efendim. İnsana dair hiçbir şey beni şaşırtmaz diye ortalıkta dolanırken, bir kazık daha yedim ve buna şaşırırken buldum kendimi. Niye şaşırdıysam? Demek ki bilinçaltımda hala insanlara olan inancım ve saygım varmış.