Kanser hastası bir arkadaşım var onun tedavisi için Medikalpark hastanesine gidiyoruz bir süredir. Önceki gün de biz kan vermek üzere hastaneye gittik.
Öncelikle hastaneye giderken ki halimizi anlatmam lazım size. Her ikimizde de birer maske. Onun birde kemoterapi maskesi diye bir şey var ondan. Göğsünün üzerinde ise port diye adlandırılan bir cihaz takıldı. Oradan ilaçları veriliyor.
Şimdi aramızdaki muhabbet şöyle: Günaydın ben kalktım. Ondan cevap, “Hemen çık o zaman”. Ama saat daha 07.00. Bir buçuk saat zaman var. Ondan cevap, “Senin her yere geç kalma huyun yüzünden 1 buçuk saatlik zaman da olsa biz oraya kesinlikle geç kalırız” dedi.
Hakikaten onun dediği oldu ve biz geç kaldık.
Neyse, ben arabayı park ederken o annesiyle beraber girdi. Ben ardından geldim. Kaydını yaptırmış bekliyor. Yanına gittim, bu sırada ismi çağrıldı. Bende onun peşinden. Kan tüplerini aldık, içeri girip hemşireye vereceğiz ve kan alınacak.
Hemşireden soru geldi. Kadavramı, canlı mısınız?
Nasıl irkilmişsem. Yahu görmüyormusunuz capcanlı kız karşınızda. Kadavra olsa burda ne arar. Hemşire hiç bozuntuya vermeden “Bazı böbrek hastaları var. Ben hasta için sordum” dedi. Yok dedim. Daha bizim kadavra olmaya niyetimiz yok. Hele benim arkadaşım gibi savaşçı bir kadın kadavra olmasına daha çok var. Deyip arkamı döndüm.
Biz bu konuyla ilgili aramızda hayli kahkahalı bir muhabbet ettik.
Ancak ben hala böbrek hastaları için bile olsa neden “Kadavramısın” diye soruyu anlamadım.
Ölüm ile yaşam arasındaki ince çizgide yaşayan bir insana “Kadavramısın” diye sorulmaz be kardeşim.