Hiç son günlerde Işıklar’da yürüdünüz mü bilmem. Ama geçenlerde bir arkadaşım ile şöyle bir yürüyelim dedik. Üç kapılara geldiğimizde aman allarım tarihi surların oradan ağır bir idrar kokusu geliyor.
Baktık etrafımıza, birkaç kendini bilmez oturmuş banklara bira içiyorlar. Bu adamlar biralarını içip, gelip geçenleri seyrediyorlar. Tabi bira bir süre sonra mesanelerini doldurduğu için boşaltmaları lazım ve arkalarını dönüp surlara doğru yapıyorlar yapacaklarını. Bu ağır kokuda buradan geliyor. Zabıtamı bakar, polis mi bakar bilmiyorum ama bu bira içip, etraftaki turistlere insanlara aldırmadan arkalarını dönüp surlara idrarlarını yapan gruba birilerinin müdahale etmesi gerekir.
Neyse oradan çıktık, Karaoğlan parkına doğru gidiyoruz. Amcamın bir tanesi tam seyir alanına bir platform kurmuş. Almış eline gitarı, yanına da hoparlörü koymuş en damardan arabesk parçalarını çalıyor. Hoparlörün sesini de sonuna kadar açmış yardırıyor. Az ilerledik, çay bahçelerinin sıralandığı yerde ise yine hoparlörü koymuş bir genç, o da elektro gitar çalıyor. Ama başkasına veya bazı metal müzik sevenlere iyi gelecek ancak benim gibilerine kulak tırmalayıcı, ciğer sökücü bir ses ve müzik çeşidi hitap etmiyor. Hoparlör sonuna kadar açık, carırrurattutu diye attırıyor genç arkadaş. Az daha ilerledik. Hıdırlık Kulesine doğru ama bu seferde başka bir amcam almış elektro sazı eline, kulağına takılı mikrofonu bir taraftan Anadolumun bağrından çıkan değişik derleme türküleri ardı ardına sıralıyor.
Yahu insan şöyle seyir terasından 5 dakika sessizlik ve sakinlik içinde manzarayı, denizi izleme şansı yok. Herkes sanatını yüksek sesle, hoparlörler ile icra etmeye çalışıyor. Tabi hepsinin önünde bir kutu. Ben sokak sanatçılarına karşı değil, aksine çok severim.
Hele ki bazen Işıklar Caddesinden geçerken akordeon çalan bir kadın var. Mesela durur onu dinlerim. Keman dinlerim. Bunların hiç birisi hoparlör kullanmıyor arkadaşlar. Karaoğlan parkındakiler sokak müziğine başka bir boyut getirmişler. Seyyar hoparlörleri tekerlekli bir arabada ve yanlarında getiriyor. Buldukları yerde kendilerine bir sahne kurup açıyorlar sonuna kadar sesi. Tüm parkın içinde yankılanıyor. Valla ne manzara izleyebildik, ne de yürüyüşümüzün tadını çıkarabildik. Ne kadar hızlı oradan uzaklaşabiliriz ona baktık.