Benim sistematik seslere karşı acayip gıcığım var. Yani çeşmeden damlayan tıp, tıp su sesi, gıcırtılı kapı sesi. Hani bazen insanlar ellerinde bozuk paraları birbirlerine geçirmeli şıllink, şıllink diye ses çıkarır, tespih çeker bazısı şak, şak diye, hav hav hav diye aralıksız havlayan köpek sesi gibi.
İşte bu sesler sistematik olarak arka arkasına geldiği zaman ne kadar cin-peri varsa, onlarla birlikte kan beynime adeta sıçrıyor. Birkaç günden bu yana bizim muhabir arkadaş Oktay Şenol’un koltuğunun gıcırtısı beni öldürdü. Arkadaş her oturup kalktığında, her hareket ettiğinde gıcır gıcır ses geliyor.
Dün artık dayanamadım odaya girdim ve “Oktay ablam, bir parça pamuk veya peçete al ve koltuğunun altını yağla.” dedim. Oğlan baktı kaldı yüzüme. Sayfa sekreterimiz Ali Çalışkan ise gülmekten kıpkırmızı oldu. Stajer kızlarımız var, bıcırıklarımız onlar zaten kahkahayı patlattılar. Ben ayakta, onlar oturarak şaşkın şaşkın gülüp bana bakıyorlar. Ben anlamadım, “Ne gülüyorsunuz” diye söylenirken, Ali arkadaşımız sordu, “Oktay’ın koltuk altından ne istiyorsun” diye.
O zaman anladım ne söylediğimi. “Oktay’ın kendi koltuk altından değil, oturduğu koltuğun yani sandalyenin altındaki mekanizmayı yağlaması gerektiğini söyledim” dedim de olay çözüldü. Daha fazla güldüler.
Her neyse, bazen bir şey söylemeye çalışırken, bambaşka şeyler çıkıyor ortaya. Bazen hiç alakası olmayan anlamlar çıkartılıp, zaman zaman aile içi kargaşalıklar, evlilikler yıkılma, sevgililer ayrılma, dostluklar bozulabiliyor. Benim ise bu sık sık başıma geliyor. Ben birisine bir şey anlatıyorum, o bambaşka bir şey anlıyor. Nasıl o hale getiriyorum anlamıyorum. Sonra karşımdaki arkadaş “Sen bana böyle dedin” dediği zaman ( yahu niye öyle bir şey söyliyeyim ben bunu demeye çalıştım) diyorum, “E o zaman neden öyle söylemedin” faslı ile başımın etini yiyor yakınlarım.
Ağzımdan öyle çıkmış öyle söylemişim kardeşim. Ben bir yakınımla, arkadaşımla konuşurken boğazdaki kırk boğum olayını uygulamıyorum ki, geldiği gibi çıkıyor.
Türkçe’mizde öyle kelimeler ve tonlamalar var ki, aynı şeyi söyleyip bambaşka anlamlar çıkartılabilen bir dil.
Umarım meramımı anlattım.
“Türkçe’nin birden fazla anlama gelen kelimeleri ile başım belada”