Alanya Kalesi’nin aşağı kısmında, limanı koruyan bir savunma yapısı olarak 1226 yılında inşa edilen Kule, Sultan Alaeddin Keykubad’ın Alanya’yı aldıktan sonra inşa ettirdiği ilk yapılardan biri olarak gösteriliyor ve Kule’nin o dönem denizden gelebilecek saldırılara karşı limanı korumak amacıyla yapıldığı düşünülüyor. Ünlü Selçuklu mimarı Ebu Ali Reha tarafından tasarlanan Kızıl Kule’nin, yapımında kullanılan kırmızı tuğlalar, kuleye sağlamlık kazandırırken aynı zamanda Kule’ye adını da veriyor. 33 metre yüksekliğinde ve 29 metre çapında ve sekizgen planlı bu Kule, Selçuklu mimarisinin zarafetini ve askeri mimarinin işlevselliğini bir araya getiriyor. İçerisinde beş kat bulunuyor ve her katta farklı mimari detaylar dikkat çekiyor. Giriş katında Selçuklu dönemi taş işçiliğinin en güzel örneklerini görmek mümkün olan kulede çeşitli sergi alanları da bulunuyor. Üst katlara çıkıldıkça, küçük mazgallar ve pencereler dikkat çekiyor. Bu mazgalların, düşman okçularına karşı savunma sağlamak amacıyla yapıldığı ve kuledeki bazı odaların askerlerin konaklaması için kullanıldığı söyleniyor. Kızıl Kule’nin en üstünde, açık bir teras bulunuyor; bu terastan ziyaretçiler Alanya limanının ve çevresinin muhteşem manzarasını izleyebiliyor.
ETNOGRAFYA MÜZESİ
Günümüzde Kızıl Kule, bir etnografya müzesi olarak hizmet veriyor. Kulenin içerisinde Alanya’nın tarihini ve denizcilik geçmişini anlatan çeşitli sergiler bulunuyor. Burada, Alanya ve çevresinin kültürel zenginliklerini keşfetmek de mümkün. Özellikle Alanya’da yaşamış olan halkların günlük yaşamına dair birçok eser sergileniyor. Aynı zamanda Alanya’nın simgesi haline gelmiş olan Kızıl Kule’nin, limanın hemen yanında yer alması kuleyi şehrin her noktasından görülebilir kılıyor. Bu nedenle, Alanya’nın en çok fotoğraflanan ve ziyaret edilen yerlerinden biri olan Kızıl Kule’yi Alanya’yı ziyaret edenlerin yapıyı görmeden dönmemeleri tavsiye diliyor. Bu yapı ziyaretçilerin şehrin geçmişine dair derinlemesine bir bilgi edinmelerini sağlıyor. (www.akdenizmanset.com.tr)
---