Ben kendimi çok şanslı hissediyorum. Çünkü ben Antalya’da yaşıyorum. Antalya aşığıyım. Bu şehirde doğmamış olabilirim, ancak ben kendimi buraya ait hissediyorum.
Sabah uyandığımda, güneşin doğuşunu izlemek. Akşam güneşin batışını izlemek beni mutlu ediyor. Kuşların ötüştüğü yeşilliğin bol olduğu harika bir şehir.
Evlerin bahçelerinde her mevsim meyvesi olan limon ağaçları, portakal ağaçları görülmeye değer.
Her ne kadar Şehrin nüfusu fazla olsa da, bazen trafikte veya otobüslerde bunalsamda ben seviyorum bu şehri ve insanlarını.
Antalya herkese hitap ediyor. İster alış veriş merkezlerinde, mağazaları dolaşarak vakit geçirin, İster doğayla baş başa kalıp kafanızı dinleyin. Seçim sizin.
Benim en favori yerim Çakırlar. Çakırlar orman içerisinde stres ve gürültüden uzak. Orada bulunan otantik mekanlarda mis gibi köy kahvaltısı yapabilirsiniz. Cadde üzerinde bulunan esnaftan taze sebze, meyve ve köy yumurtası alabilirsiniz.
Nur içinde yatsın. Sevgili anneciğim de Antalya dendiğinde Çakırlar gelirdi aklına. Gözlemelerin tadını, kurulan köy pazarını ballandıra ballandıra anlatırdı eşine dostuna.
Bu yazıyı yazarken bir arkadaşımın söyledikleri geldi aklıma. Ben Antalya’dan Saraybosna’ya tayin oldum. Yaklaşık bir yıl sonra Antalya ya ziyarete geldiğimde, arkadaşlarıma Saraybosna’yı anlatıyorum. Oraların güzelliklerinden bahsediyorum. Ne kadar mutlu olduğumdan söz ediyorum. Bir arkadaşım bana ‘’Sevcan farkında mısın, sen burada da yaşarken çok mutluydun. Sen hiç olumsuzluklardan söz etmiyorsun. Hep güzelliklerinden bahsediyorsun. Bu senin bakış açınla ilgili demişti.’’
Kesinlikle bakış açısıyla ilgili. Güzellikleri görmek için bakmasını bilmek gerekiyor. Bakmak bir göz hareketi, görmek bir şuur faaliyetidir.
Bakıp ta görmeyenlere, görüp te anlamayanlara üzülüyorum.
Canınızı sevin.
GÜNDEM
09 Mart 2018 - 17:25
Güncelleme: 09 Mart 2018 - 17:31
Bakıp ta görmeyenlere, görüp te anlamayanlara!
GÜNDEM
09 Mart 2018 - 17:25
Güncelleme: 09 Mart 2018 - 17:31