Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde hazırlanan Çocuk Haklarına Dair Sözleşme 193 ülke tarafından onaylandı. Her yıl 20 Kasım tarihini Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanırken İHD Antalya Şubesi yaptığı basın açıklaması ile sözleşmeye taraf olan ülke sayısının en fazla olduğu sözleşme özelliği taşıdığını belirtti. İHD Antalya Şube Başkanı Ebedin Altınkaynak, Birleşmiş Milletler’in tüm dünyada barışı koruma misyonunu yerine getiremediği belirterek, “BM barışı koruyamadığı gibi yakın coğrafyamızda tüm şiddetiyle halen süren savaş ve çatışmalarda binlerce çocuk hayatını kaybetmiş olmasına rağmen halen etkili bir çözüm üretmekten uzaktır” dedi.
EN ÇOK ÇOCUKLAR ETKİLENİYOR
Ortadoğu coğrafyası başta olmak üzere Afganistan, Suriye, Libya, Irak, Ukrayna, Ermenistan’da (Karabağ) yıllardır devam eden savaş ve çatışmalarda çocukların ölmeye devam ettiğinin altını çizen Altınkaynak, “Son günlerde İsrail'in Gazze'ye yönelik operasyonlarında çocuk can kayıplarına ilişkin verilen sayı 4 bin 506' dır. Her geçen gün bu rakamlar artmaktadır. Savaşın kendi başına başta yaşam hakkı olmak üzere pek çok hak ihlallerine sebep olduğunu biliyoruz, ancak rakamsal veriler bize İsrail-Filistin savaşında en çok etkilenenlerin çocuklar olduğunu gösteriyor. Yüz binlerce çocuk ise sağlığa erişim, açlık ve barınma sorunlarıyla karşı karşıyadır” ifadelerini kullandı.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİ SORUNU
Türkiye’nin, çocuk hakları konusunda yasalar önünde eşitliği sağlayamadığını vurgulayan İHD Antalya Şube Başkanı Ebedin Altınkaynak, “Çocuklara yönelik şiddet ve cinsel istismar başta olmak üzere, erken yaşta zorla evlendirilme, ağır iş koşullarında kayıtsız çalıştırılma ve iş cinayetlerine kurban gitme gibi giderek artan hak ihlallerinin çocuk işçiliği sorunu, bugün mülteci çocukları da kapsayacak şekilde, derinleşmiştir. Mevsimlik işçilerin, sosyal güvence ve barınma, sağlık vb. sorunları çözülmediği gibi, işçi çocuklarının eğitim sorunu da çözülmemiştir. Çocuk işçilerin iş cinayetlerine kurban gitmesi mülteci çocukların da eklenmesiyle yaygınlaşmıştır” şeklinde konuştu.
SADECE KAĞIT ÜZERİNDE
Artan yoksulluğun, çocuk yoksulluğunun da artmasını beraberinde getirdiğini söyleyen Altınkaynak, “Çocuklar aileleriyle birlikte ağır bir barınma ve beslenme sorunuyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Milyonlarca çocuk okullarda gün boyu açlıkla mücadele etmektedir. Savaş politikalarına harcanan milyarlara ve her türlü kamusal israfa kaynak bulunurken, okullarda çocuklara 1 öğün ücretsiz yemek için kaynak ayrılmamaktadır. Yüzbinlerce engelli çocuk, engelsiz bir şekilde hayata katılma olanaklarından yoksun olarak büyümektedir. Türkiye'de çocuk haklarına yönelik olarak ortaya çıkan karanlık tablo, çocuk haklarının coğrafyamızda sadece kâğıt üzerinde kaldığını göstermektedir” dedi.
AYRIMCILIĞA MARUZA KALIYORLAR
Altınkaynak’ın ardından konuşan İHD Antalya Şubesi Hukuk Komisyonu üyesi Gülnur Yılmaz ise 20 Kasım’ın aynı zamanda Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü olduğunu belirterek, “20 Kasım günü 1998'de ABD'de Rita Hester isimli siyah bir trans kadının evinde öldürülmesinin ardından yapılan protestolar ve bir yıl sonra trans aktivist GwendolynAnn Smith'in "Kayıplarımızı Anmak" adıyla başlattığı kampanya zamanla küresel olarak kabul edilen bir güne dönüştü. Veriler, ülkemizin Avrupa'daki en çok nefret cinayeti işlenen ülke olduğunu, sistematik bir ayrımcılığa ve şiddete maruz kaldıklarını göstermektedir” ifadelerini kullandı.
İHD’NİN TALEPLERİ
Barışçıl bir gösteri olan Onur Yürüyüşleri’nin valilikler tarafından yasaklandığını belirten Yılmaz. “LGBTI+'ların ve hak savunucularının yıllarca düzenlediği barışçıl bir gösteri olan onur yürüyüşleri, valilik kararıyla yasaklanırken, LGBTI+'ları kriminalize eden, nefreti körükleyen ve meşru hak savunuculuğu faaliyetlerini çarpıtarak hedef gösteren nefret mitingleri teşvik edilmektedir. İHD olarak, cinsiyet uyum sürecine ilişkin yürürlükte bulunan mevzuatın AİHM kararları, Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Konseyinin inin ilgili organlarının tavsiyeleri ile uyumlu bir şekilde değiştirilmesini, sağlık hizmetlerine erişim konusunda bilgi, imkan ve teknik kapasiteden kaynaklanan her türlü zorluğun aşılmasını, nefret suçlarına ilişkin devletin pozitif yükümlülüğünü yerine getirecek adımların atılmasın talep ediyoruz” şeklinde konuştu.
İNTİHARA SÜRÜKLENİYORLAR
Transların cinsiyet kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakıldığının altını çizen Yılmaz, “Trans bireylerin cinsiyet kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa maruz bırakıldığı eğitim, barınma ve istihdam gibi alanlarda hak temelli politikaların geliştirilmesini talep ediyoruz. Translar iş bulabilirlerse iş yerlerinde işveren ve mesai arkadaşları tarafından, okulda öğretim görevlisi ve sınıf arkadaşları tarafından, yaşadıkları mahallede ev sahibi ve mahalle sakinleri tarafından sözel, psikolojik, ekonomik ve hatta fiziksel şiddete maruz bırakılmakta, Anayasal haklarından yararlanamayan ve seks işçiliği yapmak zorunda kalan binlerce trans kadın bulunmaktadır. Bu yüzden translar toplumdan soyutlanmış şekilde yaşıyor, uçuruma ve intihara sürüklenmektedirler. İnsan haklarıyla insandır” dedi.
RAMAZAN BOZCA