Geçenlerde öyle güzel yağıyordu ki yağmur, pencereye vuran damlalar arasından şehrin telaşını griyle karışık bir hüzün alıp götürüyordu...
Ne zaman yağmur yağsa gök ağlıyor gibi gelir bana, böyle hani vardır ya ağlayınca rahatlarsın, böyle bütün için boşalır ya yanaklarından, gözlerin kızarır için kabarır ya hani, sonra bir rahatlama gelir sonrasında güzel bir uykuya dalarsın...
Yağmurla beraber kendi gözyaşlarımı düşünürüm yere düşen her damlada, bir daha ağlarım,ağlamanın da gülmek gibi insanlara verilmiş bir hediye olduğunu düşünürüm...
ağlamanın bana çocukluğumu hatırlatmasına ağlarım...
insanların çok daha vicdanlı ve duygusal oldukları zamanlara ağlarım...
Evet ben çok ağlarım mesela, korkmam ağlamaktan, nasıl gülüyorsam bir o kadar da ağlayabilirim aslında...
Ağlamasam nasıl akar içimde biriken zehir, ağlamasam nasıl tutabilirim içimdeki bu kadar kırgınlığı...
İnsanlar birbirinden bu kadar beklenti içinde yaşarken benden beklenilenleri veremediğim için ağlarım mesela, olması gerekenleri tutturamadığım için ağlarım, yarışlara sokulup kazanamadığım için ağlarım, ilişkilerimi mutlu sonla bitiremediğim için, yolculuklarda gizli gizli aldığım notlar için ağlarım, küçücük hayallerim yüzünden büyük bedeller ödediğim için ağlarım ben...
Erkekler ağlamazdı hani...
Hani erkekler hep güçlüydü...
Ağlıyorum işte bakın...
Yaşam limanından ölüm limanına gidene kadar, hırçın ve yıkıcı dalgaları atlatıp gemilerini güvenli limanlara sağ salim çıkarması gerekir ya reis olan erkeklerin....
Çıkaramadığım için ağlarım....
Kendi gemimi bizzat kendim batırıp, hatta tüm limanları yakıp, küçük bir yelkenliyle okyanusları keşfetmek istediğim için ağlarım...
Şu hayat telaşında insanların bir şey olma mücadelesi için ağlarım, arkaik bir heykelin yüzündeki donuk ifadenin insanların yüzlerine nasıl bu kadar çabuk ve hızlı yerleşebildiği için ağlarım mesela...
Koşulsuzca diyemediğimiz merhabalar için, önce kimsede olmayan özelliklerimize aşık olup sonra onu değiştirmek istediğimiz için ağlarım.
Kapalı kapılar arkasında yapılan konuşmalara, birşey olmak istemediğim halde birşey olma ihtimalimden korkulmasına, insanın insanı kendisi için nasıl bu kadar ötekileştirdiğine ağlarım...
Öyle bildiğimiz gibi dik duramam ben, delikanlı söylemlerin arkasına sığınıp güçlü gibi görünemem...
Kim için ,ne için olduğundan farklı görünmeye gerek vardır ki...
Böyle olmam gerektiği için bir daha ağlarım...
Mutluluk dediğimiz şey plastik bir gülümsemeyle etrafa iyiymiş gibi gözükmekse ben bir o kadar ağlarım işte...
Kaybettiklerim için ağlarım çokça, burnumu boynuna dayayıp bir daha sarılıp kokusunu içime çekemeyeceklerim için ağlarım...
Erkekler ağlamazmış ya hani...
Yalan koca bir yalan bu...
Bazen öyle bir ağlarım ki gözyaşlarımda yüzecek kadar ağlarım...
Saklamam kendimden kendimi...Kendimi kendimden saklarsam ne kalır ki benden geriye...
Bir o kadar mutluysam ,bir o kadar mutsuz olduğum için ağlarım...
Ağlarım ben utanmam,deli gibi ağlarım...
Gider Mezar taşlarına ağlarım, kuşların kanatlarına ağlarım, yağmurdan sonra açan çiçeklere ağlarım, yalınayak çocuklara ağlarım, şarkılara ağlarım, Ümit Yaşar Oğuzcan’a Cemal Süreya’ya, Hüzzam makamına, Özdemir Asaf’a ağlarım...
Dedim ya ağlarım ben...
Siz ne kadar mutluysanız ben bir o kadar ağlarım...
Utanmam ağlamaktan, erkekler ağlamazmış...
Koca bir yalan...
Ben ağlarım...
GÜNDEM
13 Şubat 2019 - 09:42
Erkekler Ağlamaz...
GÜNDEM
13 Şubat 2019 - 09:42