Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, İletişim Başkanlığı tarafından düzenlenen "Stratcom Youth 2024 Küresel İletişimde Gençlik ve Teknoloji: Yeni Dönem" programında konuştu.
Küresel iletişim konusunda politika üretmeye çalıştıklarını söyleyen Altun, "Küresel iletişim dediğimizde ilk etapta küresel alanda bireylerin, toplumların, kurumların ve devletlerin birbirleriyle olan ilişki, etkileşim ve mesaj alışverişlerinden bahsediyoruz. Fakat bu ilişki, küresel alanda cereyan eden söz konusu iletişim, eşitler arası aktörler arasında devam edegelen, göz hizasında bir ilişki değil, hiyerarşik bir ilişki. Bir başka deyişle asimetrik bir ilişkiden bahsediyoruz. Bir yanda mesaj üreten, dağıtan aktörler, diğer yanda bu mesajlara muhatap olan, onları tüketen geniş toplum kesimleri var. Bir yanda gür, bağıra çağıra konuşan aktörler, öte yanda suskun, susturulmuş aktörler, kitleler, kelimenin tam anlamıyla sessiz yığınlar var." diye konuştu.
Bugün küresel bağlamda sömürü ilişkilerini meşrulaştıran bir iletişim rejimi olduğunu vurgulayan Altun, "Nasıl ki karşımızda adaletsiz bir küresel düzen varsa aynı şekilde bu düzene dayanak oluşturan bir küresel iletim düzeni var. Biz, bu adaletsiz iletim düzeninden gerçek anlamda adil bir iletişim düzenine geçmek için mücadele ediyoruz. Elbette bir yandan ülkemizin küresel itibarını, marka değerini daha güçlendirmek için çabalıyoruz. Öte yandan da hakikat odaklı iletişim anlayışını hakim kılmaya çalışarak ülkemizin Sayın Cumhurbaşkanı'mız liderliğinde sürdürdüğü küresel adalet mücadelesine katkı sunmaya gayret veriyoruz." ifadelerini kullandı.
2002 sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık ettiği hükümetlerin uyguladığı gençlik politikalarıyla gençlerin öz güveni, girişimci ruhu ve cesaretinin kökleştiğini ve bu doğrultuda kurumsal, kültürel ortamların inşa edildiğini dile getiren Altun, şunları söyledi:
"Bu durum her şeyden önce bir zihniyet değişimiyle ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki bu ülkede yıllar yılı 'biz yapamayız', 'biz geri kaldık', 'biz beceremeyiz' diyerek bütün topluma bir ezilmişlik psikolojisi aşılandı. Bir tür öğrenilmiş çaresizlik zerk edildi. Şükürler olsun ki Türkiye büyüdükçe, geliştikçe, yeniliklere imza attıkça, bölgesinde ve dünyada itibarlı, istikrarlaştırıcı bir güç olarak öne çıktıkça bu psikoloji aşılmaya başlandı. Bugün Türkiye'nin öncülük ettiği ve gençlerimizin de içinde önemli roller üstlendiği teknolojik yeniliklerin, keşiflerin, inovasyonların arkasında bu öğrenilmiş çaresizliğin terkedilmiş olması yatıyor. Her ne kadar söz konusu ezilmişlik psikolojisini, öğrenilmiş çaresizlik duygusunu aşamayan kesimler varsa da bunların giderek marjinalleştiğini görüyoruz."
Türkiye'de son 22 yılda gençliğe yönelik egemen bakış açısında bir zihniyet değişiminin yaşadığına dikkati çeken Altun, "Modern Türkiye tarihine baktığımızda gençlerin farklı kesimler tarafından ya tepeden inme bir modernleşme anlayışıyla endoktrinasyon nesnesi, ya bir toplumsal/siyasi hareketin ideolojik yakıtı yahut tüketim toplumunun, tüketimcilik kültürünün bir bileşeni, unsuru olarak ele alındığını görürüz. Bu yaklaşım tarzlarına uygun olarak gençlerin ya hedonizmle ya radikalizmle özdeşleştirilmeye çalışıldığını görürüz." açıklamasını yaptı.
Bu çerçevede 2018 yılında uzay çalışmalarını koordine etmek amacıyla Türkiye Uzay Ajansının kurulduğunu anımsatan Altun, "2021 yılında Sayın Cumhurbaşkanı'mız tarafından açıklanan Milli Uzay Programı ülkemizin uzay politikaları alanındaki güçlü iddialarını yansıtan bir stratejik çerçeve ortaya koydu. Öte yandan Türkiye'nin yürüttüğü uydu projeleri, ülkemizin uluslararası rekabet gücünün artırılması, yerli ve milli teknoloji kapasitesinin daha da geliştirilmesi ve savunma alanında öncü bir aktör olabilmemiz adına önemli kazanımlar sağladı." değerlendirmesinde bulundu.
Milli teknoloji hamlesinin genç beyinlerin ülkeye armağanı olduğunu ifade eden Altun, "Genç mühendislerimiz, genç bilim insanlarımız sayesinde bu hamle başarılı sonuçlar üretmiştir. İnsansız otonom araçlar alanındaki ilerlemeler ve savunma sanayimizde gelinen yüksek teknolojik düzey, yerli otomobilimizin, yerli uydularımızın imalatı gibi kilometre taşları ve elbette TÜBİTAK başta olmak üzere kurumlarımızın ilköğretimden doktora düzeyine kadar verdiği proje destekleri Türkiye'nin milli teknoloji hamlesinin somut tezahürleridir." dedi.

"Gençliğin merkezi bir rolü var"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Cumhuriyet'in 100. yılında yayımlanan Türkiye Yüzyılı Vizyon Belgesi'ndeki hedeflerin tümünde gençliğin merkezi bir rolü olduğunu belirten Altun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye Yüzyılı vizyonunun merkezinde gençler yer alıyor. Bilim, kalkınma, sanayi, savunma, eğitim, teknoloji ve benzeri alanların tümünde gençlik nesne değil, öznedir. Türkiye'nin hem bugününde, hem gelecek vizyonunda gençler kurucu aktörlerdir. Gençler, Türkiye'nin küresel iletişim süreçlerine etki etme, bu süreçleri yönlendirme gayretlerinin de önde gelen aktörlerindendir. Gerek, teknolojik yeniliklere, gerek inovatif girişimlere, bilimsel buluşlara imza atma gerekse de yeni teknolojileri kullanma ve onları dönüştürme süreçlerinde gençler toplumun önündedir. Bu durumun ortaya çıkmasında her şeyden önce gençlerimizin öz güveni, girişimciliği ve cesareti etkilidir."

"Gençler hiçbir siyasi hareketin ideolojik yakıtı değildir"
Yeni Türkiye'de gençlerin nesneleştirildiği, pasif tüketiciler olarak toplumda konumlandırıldığı bir paradigmaya yer olmadığını ifade eden Altun, "Yeni Türkiye'de gençler toplumun kurucu aktörleridir. Gençler hiçbir siyasi hareketin bindirilmiş kıtası yahut ideolojik yakıtı değildir. Gençler endoktrinasyon nesnesi de değildir. Tüketimcilik kültürünün faturasını gençlere yüklemek en hafif tabirle vicdansızlıktır." dedi. Gençlerin siyasette, bilimde, teknolojide ve toplumun her alanında öncü olmaları gereken toplum kesimleri olduğunu vurgulayan Altun, "Biz gençlere, gençliğe, toplumun diğer kesimleri gibi, ortak iyi için çalışan ve ferdiyetin yüceliği anlayışını özümsemiş kesimler olarak bakan bir paradigmanın içinden konuşuyoruz. Cumhurbaşkanı'mızın başkanlık ettiği mevcut siyasi irade, gençleri her zaman ve her koşulda tam da bu inanç ve öz güvenle destekleme sözü vermekte, gençlerin anlaşılması, sorunlarının çözüme kavuşturulması için çabalamaktadır." diye konuştu.
"Türkiye ulusal uzay keşfi yolculukları sayesinde kritik eşiği aştı"
Türkiye Yüzyılı vizyonunun sınırının uzay vatana dek ulaştığını ifade eden Altun, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye bu yıl içinde astronotlarımız Alper Gezeravcı ve Tuva Cihangir Atasever'in gerçekleştirdikleri ulusal uzay keşfi yolculukları sayesinde kritik eşiği aştı. Her iki astronotumuzun sağladığı bu önemli başarı Türkiye'nin uzay sektörüne dönük artan ilgisini pekiştirdi ve Türkiye'nin günümüz küresel uzay yarışındaki atılımını kanıtladı. Uzay, bugün hem sivil hem de askeri amaçlar için kullanılabilir durumda ve çeşitlenen bu amaçlar bizi bir yol ayırımına getirdi. Ya bu alana yatırım yapıp yenilikleri, fırsatları kavrayacağız yahut diğer uluslararası aktörlere bağımlı kalacağız. Türkiye bu yol ayrımında kararını verdi ve 'fırsatları yakalayan, öncü ülke olmayı' tercih etti."