Topluluk adına konuşan Özlem Beyhan, “Filistin halkının aylardır, dünya tarihinde eşine az rastlanır bir katliam ve kuşatmaya maruz kaldığını meydanlarda sürekli haykırdıklarını ifade ederek, “Talebimiz açık ve netti: İsrail’le tüm hızıyla devam eden ticaret başta olmak üzere tüm ilişkiler derhal kesilmeliydi. Aylardır süren yüzlerce eylemde, bizimle birlikte birçok farklı inisiyatifin dile getirdiği bu hakikat sonunda görmezden gelinemeyecek kitlesel bir talebe dönüştü. Bu sesin susmayacağı, aksine büyüyüp yayılacağı anlaşılınca AKP iktidarı, İsrail’le ticarete kısıtlama kararı aldı” diye konuştu.
‘KISITLAMA İLE İHANET BİTMEZ’
Tam bir boykota dönüşmediği sürece kısıtlamanın ticareti durdurmadığını vurgulayan Özlem Beyhan, “Niçin ‘Kısıtlama yetmez, ambargo gerek!’ diyoruz? Çünkü hâlâ Gazze açlıktan ölürken Siyonistleri bu topraklardan giden gıda ürünleri besliyor. Çünkü Azerbaycan ve Kazakistan petrolü Türkiye üzerinden İsrail’e akmaya devam ediyor. Çünkü Zorlu gibi yerli sermayeler, Siyonistlerle kirli ticaretlerine tam gaz devam ediyorlar. Bugün hem bu talebimizi bir kez daha hatırlatmak, ‘kısıtlama’ ile ihanetin bitmediğini ilan etmek hem de İsrail’i koruyan yabancı üslerin derhal kapatılmasını istemek için buradayız” şeklinde konuştu. İnsanlık dramının yaşandığı Filistin’de oluşan vahşetin tablosuna itiraz eden insanların Gazze Direnişi’nin ‘Küresel İntifada’ yankılandığını ve cadde ve meydanlarda, kampüslerde her geçen gün bu seslerin daha yükseldiğini ifade eden Beyhan, “Emperyalizmin devasa savaş makinesi bir bütün hâlinde Siyonist İsrail’in arkasında durdu! ABD, İngiltere, Almanya başta olmak üzere NATO ile ete kemiğe bürünen emperyalist blok, Filistin halkına reva gördüğü katliam ile bütün bir insanlığı ipotek altına alma isteğini açık etti. Ortadoğu’nun pek çok yerine yayılmış üsleri vasıtasıyla halkları, coğrafyaları kontrolü altında tutmaya çalışan emperyalistler, ileri karakol olarak kurup işlettikleri İsrail’i tahkim etmeyi her zaman olduğu gibi öncelikli sorumlulukları olarak gördüler” dedi.
KÜRECİK RADARI İSRAİL’İN KALKANI
Türkiye’nin 1952 yılından bu yana, NATO’nun üyesi olduğunu belirten Özlem Beyhan, başta Filistin halkı olmak üzere Ortadoğu halklarının; uzak yakın demeden dünyanın farklı coğrafyalarındaki halkların düşmanı olduğunu ve onların coğrafyalarının işgal ve sömürüsü için faaliyet gösterdiğini öne sürdüğü NATO’nun bünyesinde yer almanın temel ve öncelikli itiraz maddelerinden birisi olduğunu vurguladı. Beyhan, “Hepinizin malumudur ki ülkemizde emperyalizmin hizmetinde faaliyet gösteren çok sayıda merkezi temsil eden iki sembolik üs var: Biri İncirlik, diğeri Kürecik. Bu üslerin birinde Ortadoğu’daki emperyalist askeri hareketlilik hava yoluyla organize edilirken diğerindeki radar faaliyetleriyle ABD-NATO-İsrail bütünlüğü, cephesi korunmaktadır. 2012 yılından bu yana faaliyet gösteren Kürecik NATO Radarı, ‘İsrail’in kalkanı’ olarak çalışmaktadır. Bunu bizzat, önceki NATO Genel Sekreteri söylemiştir. Kürecik’teki erken ihbar ve tespit radarı aldığı bilgileri NATO ile paylaşmakta, Almanya’daki Ramstein Üssü’ne veri ulaştırmaktadır. Kürecik Radarı’nın ve İncirlik Üssü’nün vahşetteki rolü ortadayken yapılması gereken artık bellidir: Üsler sökülmeli, emperyalistlerle ortaklık bitirilmelidir” diyerek taleplerinin sebebini açıkladı.
‘GAZZE’YE SELAM, DİRENİŞE DEVAM’
İsrail’le Türkiye arasındaki yıllık 9 milyar dolarlık ticaretin bir an önce kesilmesi gerektiğini söyleyen Özlem Beyhan, “Uzun süre ticaretle ilgili iddiaları savuşturmaya çalışan AKP iktidarının, gelen tepkileri dizginlemek için sözüm ona pek çok ürün için kısıtlama kararı çıkarması bir yandan itiraf, diğer yandan ise yine bir gayrı ciddiliktir. Belirsiz bir ateşkes şartına bağlı olarak ilan edilen bu karar, tümüyle samimiyetsizdir. Onca katliama ortaklık eden bütün bu ticari faaliyetler, sorumluluk taşıyan her kişi ve kurum için alınlarına kazınmış birer kara lekedir” diye konuştu ve sözlerini şu şekilde sürdürdü, “İsrail’in petrol ihtiyacının yüzde 60’ı Azerbaycan ve Kazakistan’dan sağlanıyor ve Bakü-Ceyhan boru hattı marifetiyle limanlara, oradan da gemilerle İsrail’e ulaştırılıyor. İsrail de aldığı bu yakıtı Filistin halkını katletmek için kullanıyor! İsrail’in çelik ihtiyacının yüzde 65’i Türkiye’den sağlanıyor. Buradaki aslan pay İÇDAŞ’a ait. Zorlu Holding, kurduğu üç adet santral aracılığıyla İsrail’in elektrik ihtiyacının yüzde 7’den fazlasını karşılıyor. İsrail’in çimento ihtiyacının tamamına yakını Türkiye’den sağlanıyor, AKÇANSA gibi firmalar başı çekiyor. Kolin’i, Limak’ı, MNG’si derken yoğun lojistik trafiği savaşın başından itibaren aksamadan sürüyor. ‘Filistinli Müslümanlar girmesin’ diye Mescid-i Aksâ’ya çekilen dikenli teller Türkiye’den gidiyor. AKP genel başkan yardımcısı Nihat Zeybekçi’nin açıklamaları ise, bütün bu gerçekleri kabul etmeye yanaşmayan herkesin suratına atılan bir tokat olmuştur. Zeybekçi’nin kısaca, “Katliamı kınıyoruz ama ticaretten, paradan da vaz geçmeyiz!” anlamına gelen işbirlikçiliği alenen beyan eden ifadeleri bu mesele için esasen son söz olma makamındadır. Sahada ve diplomaside türlü zorluklarla boğuşan direniş öncülerine dönük göstermelik ağırlamalarla, süslü laflarla bu işbirlikçilikler gizlenemez. ABD-İsrail öncülüğünde Gazze’de sözde insani yardım faaliyetleri için kurulan işgal limanı örneğinde olduğu gibi Direniş’in bertaraf edilme projesine karşı uyanık olunmalıdır.” (www.akdenizmanset.com.tr)
---