Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dayanışması için Adliye personel girişinde basın açıklaması gerçekleştirdi. Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu Kolaylaştırıcısı Av. Gamze Eroğlu günün anlamına değinerek, “Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Kadınların eşit haklar, özgürlük ve adil çalışma koşulları için verdiği mücadelenin simgesi olan bu tarih, aynı zamanda büyük bir trajedinin yıl dönümü. 1857’de ABD’de bir tekstil fabrikasında ‘eşit işe eşit ücret’ talebiyle greve giden ve fabrikaya kilitlenen 129 kadın işçinin yanarak yaşamını yitirmesinin üzerinden 150 yılı aşkın bir zaman geçti. Ancak, aradan geçen bunca yıla rağmen, kadınların iş hayatında, sosyal yaşamda ve hukuk önünde hâlâ eşit haklara sahip olmadıkları bir düzen devam ediyor” dedi.
‘ŞİDDET VE AYRIMCILIK’
Eroğlu, 2024 yılının, Türkiye’de kadın hakları açısından gerilemelerin yaşandığı, eşitsizliğin derinleştiği ve kadına yönelik şiddetin arttığı bir yıl olarak kayıtlara geçtiğini hatırlatarak, “Resmi verilere göre 394 kadın cinayeti ve 258 şüpheli kadın ölümüyle, kadınların yaşam haklarının sistematik olarak ihlal edildiği bir dönem yaşandı. Kadın haklarını korumaya yönelik en önemli uluslararası sözleşmelerden biri olan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekmesi, kadına yönelik şiddetle mücadelede geri adım atılmasına yol açtı. Bununla birlikte, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un etkin uygulanmaması, kadına yönelik şiddeti önleme mekanizmalarının zayıflatılmasına sebep oldu” diye konuştu.
‘CİDDİ TEHDİT OLUŞTURUYOR’
‘Yetkililerin 2024’ü ‘Aile Yılı’ olarak ilan etmesi, kadın hakları savunucuları tarafından eleştirilen bir diğer gelişme oldu’ diyen Eroğlu, “Antalya Barosu Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Kurulu, bu girişimin kadınları bireysel haklarından soyutlayarak yalnızca ‘aile’ kavramı içinde değerlendirme riski taşıdığını belirtti. Kadınları yalnızca anne, eş ve ev içi rollerle sınırlayan bir anlayışın, bireysel hak ve özgürlükler açısından ciddi bir tehdit olduğu ifade edildi. Son dönemde gündeme gelen ve Türk Medeni Kanunu’nda değişiklik yapılmasını öngören öneriler kadınların kazanılmış haklarını geriye götürme amacı taşımaktadır. Bununla birlikte, aile mahkemelerinin görev alanına giren davalarda arabuluculuk sistemi getirilmesi ve kadına yönelik suçlarda uzlaştırma yöntemleri uygulanması gibi alternatif çözüm yollarının kabul edilemez. Son dönemde Türk Ceza Kanunu ve Medeni Kanun’da LGBTİ+ bireylerin yaşam haklarını hedef alan yasa değişikliği tekliflerini reddediyoruz” diyerek konuşmasını tamamladı. (www.akdenizmanset.com.tr)
---