Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) tarafından Akra Barut Hotel’de düzenlenen deprem programının konuğu Bilim Akademisi Üyesi, Jeolog ve Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür idi. Programın açılış konuşmasını yapan ANSİAD Geçen Dönem Başkanı Akın Akıncı, öncelikle sivil toplumun güçlü isimlerinden biri olan Habitat’ın Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Genç Girişimciler Kurulu Başkan Yardımcısı Sezai Hazır’ın yaşamını yitirmesinden dolayı derin üzüntü içerisinde olduklarını bildirdi. Akıncı, olası bir Antalya depreminde alınması gereken önlemleri aktarması için konuk Prof. Dr. Naci Görür’ün akademik geçmişinden bahsederek Görür’e övgüler yağdırdı.
‘HALK İSTEYECEK, DEVLET YAPACAK’
Prof. Dr. Naci Görür Türkiye’nin jeolojik olarak Alp Himalaya dağ kuşağı üzerinde yer aldığını belirterek, “Dağ kuşakları tamamen tektonik zondadır. Hemen hemen tamamı faylı tektonik hareketli bir bölgedir. Kendinizi, ‘burada deprem yok’ diye aldatmayın! Siyasi iradenin olmayışı ve halkının da kendi topraklarına devletine, insanına sahip çıkması bu durumun çözülememesinin asıl nedenidir. Devlet bu işi yapacak, halk bunu talep edecek, denetim ve gözetimi yapacak. Her şeyi konuşan halk, bir gün bile olsa depremi konuşmuyor. Dünyanın hiçbir yerinde bizdeki plan kadar plan yoktur. Hepsi raflardadır, ancak üzeri açılıp bakılmamıştır. Çünkü son zamanlarda yeni bir anlayış var, ‘İş yapmayacaksın, master planı yapacaksın.’ Biz istersek Antalya’yı depreme dirençli hale getiririz. Antalya ebediyen var olacaksa, Antalya’yı depreme dirençli yapmak zorundadır. İster deprem az olsun ister fazla olsun” diyerek Antaya’da da deprem olabileceğinin altını çizdi. ‘ANTALYA’DA BU ZONLAR ÇOK ETKİLİ’
Antalya’nın 2.derece deprem bölgesi olarak sayıldığını ifade eden Prof. Dr. Naci Görür, Antalya’da depremi etkileyecek üç önemli zondan bahsetti. Bunların Fethiye-Burdur zonu, Kemer-Korkuteli uzanımlı Antalya zonu ve Kıbrıs fay zonu olduğunu söyleyen Görür, bu zonların dünyanın en büyük depremlerini üreten zonlar olduğunu vurgulayarak, “Fay zonları bizde var, kim yok diyorsa yalan söylüyor. Stres birikimi bu üç zonda var. Bu streste biriken fay kırılır, deprem üretir. Stres birim alana düşen kuvvet ve bu kuvvet oradaki taşların sürtünme gücünü yenince orada birikiyor. Bugün 6 Şubat'ta olan depremler hemen Kıbrıs zonunda stres arttırımına neden olabilir. Bu kentin deprem dirençli olmaması icin bir neden yok. 13,6 milyon sene önce bu stres birikimi devam ediyor. 1459'da Antalya depreminde, 1743 depreminde Antalya yerle bir oldu. 1851’de yine Antalya, 1911 Antalya açıkları, 1926 Burdur-Fethiye ve yine 1969 Akdeniz (6.1) depremlerinde Antalya büyük hasar gördü. Bu ülkeyi depreme hazırlamak zorundayız. Hangi yerde insanımızın burnu kanarsa vatandaş olarak hepimizin sorumluluğudur” diye konuştu. ‘ÜLKEM ADINA BEN UTANIYORUM’
Görür, Antalya’yı ‘Deprem dirençli kent’ yapmak için 6 bileşenden bahsederek şu şekilde konuştu, “Bir kente büyük deprem geldiği zaman o depremi minimum hasarla atlatan kent deprem dirençli kent demektir. Kaliforniya, Japonya, Tayvan Endonezya, Arjantin, Çin, İtalya'da üç beş kişi tesadüfen ölüyor. Biz de deprem hayatımızı karartıyor. Siyasi irade kendi ömrünü seçimlerle ölçüyor. Siyasi irade, ‘Ne kadar vitrine oynarsam ne kadar süslü evler yaparsam ben diğer beş seneyi garantilerim’ diye düşünüyor. Ölen insanlar halktır. Bir depremde 50'binden fazla insanı toprağa veren ülke için aydın ülkeler, ‘tefessüh etmiş, kokuşmuş toplum’ olarak bakıyor. Kendi ülkem adına ben utanıyorum. Plansızlık, programsızlık, bilimin dışındaki uygulamalar bu durumları meydana getiriyor. Nasıl yapacağız peki? Bir kenti tanımlayan 6 bileşen vardır: Yönetim, Halk, Altyapı, Yapı stoku, Ekosistem ve Çevre, Ekonomi. Bu parametreleri deprem dirençli yaparsak o kent deprem dirençli olur. Yönetim, Belediye Meclisi’yle yapılıyor. Meclisin bütün yetkilerini kaldırmak lazım. Kent yönetimi başkan da dahil eğitime tabi tutulmalı. Depremle ilgili eğitim verilmeli. Antalya kent yönetimi deprem konusunda eğitimden geçmek zorunda. Meclis mikro bölgelerde karar vermek zorunda. Antalya'nın büyümesi, gelişmesi, iskanı konusunda ‘Mikro Bölgeleme’ konusunda karar verebilmeli, böyle bir yasa çıkmalıdır. Halk: Antalya halkı eğer deprem birikimli, bilinçli kültürlü olmaz ise kenti deprem dirençli olmaz. Halkın deprem konusunda farkındalıklı olması lazım. Zararlara karşı toleransının olmaması lazım. Eğitim nonstok olacak, kurslar dersler, billboardlar, vs yapılmalı. Altyapı: Yol, kötü, baraj, kanalizasyon şebekesi vs. Deprem dirençli olup olmadığı tespit edilmeli. Yapı stoku: Sanki bir kenti depreme hazırlamak binayla özdeşleşmiş gibi algılanıyor. Ekstra bina yapılmamalıdır. Bununla beraber insan yoğunluğu artmamalıdır. Bu müteahhitlik işine dönmemelidir. Ekosistem ve Çevre: İyi yaşam koşulları demektir. Deprem ekosistemin belalısıdır. Ekosistemi bozan en önemli etken depremdir. Devlet günlük plan, program yapmaz. Ekonomi: Bütün bu bileşenlerin gerçekleşmesi için güçlü bir ekonomi ve planların yapılması gerekmektedir. Her şeyin başında gelen ekonomi doğru yönetilerek, depremle ilgili önlemler doğru şekilde alınmalıdır.”
(www.akdenizmanset.com.tr)
---
Prof. Dr. Naci Görür Türkiye’nin jeolojik olarak Alp Himalaya dağ kuşağı üzerinde yer aldığını belirterek, “Dağ kuşakları tamamen tektonik zondadır. Hemen hemen tamamı faylı tektonik hareketli bir bölgedir. Kendinizi, ‘burada deprem yok’ diye aldatmayın! Siyasi iradenin olmayışı ve halkının da kendi topraklarına devletine, insanına sahip çıkması bu durumun çözülememesinin asıl nedenidir. Devlet bu işi yapacak, halk bunu talep edecek, denetim ve gözetimi yapacak. Her şeyi konuşan halk, bir gün bile olsa depremi konuşmuyor. Dünyanın hiçbir yerinde bizdeki plan kadar plan yoktur. Hepsi raflardadır, ancak üzeri açılıp bakılmamıştır. Çünkü son zamanlarda yeni bir anlayış var, ‘İş yapmayacaksın, master planı yapacaksın.’ Biz istersek Antalya’yı depreme dirençli hale getiririz. Antalya ebediyen var olacaksa, Antalya’yı depreme dirençli yapmak zorundadır. İster deprem az olsun ister fazla olsun” diyerek Antaya’da da deprem olabileceğinin altını çizdi. ‘ANTALYA’DA BU ZONLAR ÇOK ETKİLİ’
Antalya’nın 2.derece deprem bölgesi olarak sayıldığını ifade eden Prof. Dr. Naci Görür, Antalya’da depremi etkileyecek üç önemli zondan bahsetti. Bunların Fethiye-Burdur zonu, Kemer-Korkuteli uzanımlı Antalya zonu ve Kıbrıs fay zonu olduğunu söyleyen Görür, bu zonların dünyanın en büyük depremlerini üreten zonlar olduğunu vurgulayarak, “Fay zonları bizde var, kim yok diyorsa yalan söylüyor. Stres birikimi bu üç zonda var. Bu streste biriken fay kırılır, deprem üretir. Stres birim alana düşen kuvvet ve bu kuvvet oradaki taşların sürtünme gücünü yenince orada birikiyor. Bugün 6 Şubat'ta olan depremler hemen Kıbrıs zonunda stres arttırımına neden olabilir. Bu kentin deprem dirençli olmaması icin bir neden yok. 13,6 milyon sene önce bu stres birikimi devam ediyor. 1459'da Antalya depreminde, 1743 depreminde Antalya yerle bir oldu. 1851’de yine Antalya, 1911 Antalya açıkları, 1926 Burdur-Fethiye ve yine 1969 Akdeniz (6.1) depremlerinde Antalya büyük hasar gördü. Bu ülkeyi depreme hazırlamak zorundayız. Hangi yerde insanımızın burnu kanarsa vatandaş olarak hepimizin sorumluluğudur” diye konuştu. ‘ÜLKEM ADINA BEN UTANIYORUM’
Görür, Antalya’yı ‘Deprem dirençli kent’ yapmak için 6 bileşenden bahsederek şu şekilde konuştu, “Bir kente büyük deprem geldiği zaman o depremi minimum hasarla atlatan kent deprem dirençli kent demektir. Kaliforniya, Japonya, Tayvan Endonezya, Arjantin, Çin, İtalya'da üç beş kişi tesadüfen ölüyor. Biz de deprem hayatımızı karartıyor. Siyasi irade kendi ömrünü seçimlerle ölçüyor. Siyasi irade, ‘Ne kadar vitrine oynarsam ne kadar süslü evler yaparsam ben diğer beş seneyi garantilerim’ diye düşünüyor. Ölen insanlar halktır. Bir depremde 50'binden fazla insanı toprağa veren ülke için aydın ülkeler, ‘tefessüh etmiş, kokuşmuş toplum’ olarak bakıyor. Kendi ülkem adına ben utanıyorum. Plansızlık, programsızlık, bilimin dışındaki uygulamalar bu durumları meydana getiriyor. Nasıl yapacağız peki? Bir kenti tanımlayan 6 bileşen vardır: Yönetim, Halk, Altyapı, Yapı stoku, Ekosistem ve Çevre, Ekonomi. Bu parametreleri deprem dirençli yaparsak o kent deprem dirençli olur. Yönetim, Belediye Meclisi’yle yapılıyor. Meclisin bütün yetkilerini kaldırmak lazım. Kent yönetimi başkan da dahil eğitime tabi tutulmalı. Depremle ilgili eğitim verilmeli. Antalya kent yönetimi deprem konusunda eğitimden geçmek zorunda. Meclis mikro bölgelerde karar vermek zorunda. Antalya'nın büyümesi, gelişmesi, iskanı konusunda ‘Mikro Bölgeleme’ konusunda karar verebilmeli, böyle bir yasa çıkmalıdır. Halk: Antalya halkı eğer deprem birikimli, bilinçli kültürlü olmaz ise kenti deprem dirençli olmaz. Halkın deprem konusunda farkındalıklı olması lazım. Zararlara karşı toleransının olmaması lazım. Eğitim nonstok olacak, kurslar dersler, billboardlar, vs yapılmalı. Altyapı: Yol, kötü, baraj, kanalizasyon şebekesi vs. Deprem dirençli olup olmadığı tespit edilmeli. Yapı stoku: Sanki bir kenti depreme hazırlamak binayla özdeşleşmiş gibi algılanıyor. Ekstra bina yapılmamalıdır. Bununla beraber insan yoğunluğu artmamalıdır. Bu müteahhitlik işine dönmemelidir. Ekosistem ve Çevre: İyi yaşam koşulları demektir. Deprem ekosistemin belalısıdır. Ekosistemi bozan en önemli etken depremdir. Devlet günlük plan, program yapmaz. Ekonomi: Bütün bu bileşenlerin gerçekleşmesi için güçlü bir ekonomi ve planların yapılması gerekmektedir. Her şeyin başında gelen ekonomi doğru yönetilerek, depremle ilgili önlemler doğru şekilde alınmalıdır.”
(www.akdenizmanset.com.tr)
