Antalya, insanlık tarihi boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapan istisnai coğrafyalardan birisidir. Antalya Müzesi’nde yer alan kentin her dönemine ait eserler kentin geçmişine ait zenginlikleri sergileme açısından önem taşır. Kentin kuzeyinde yer alan Karain mağarası başlı başına insanlık tarihi açısından ciddi öneme sahipken, bölgenin doğusundan batısına kadar her tarafını saran antik kent kalıntıları tüm turistler için önemli bir cazibe merkezi durumundadır. Son yıllarda kent merkezinde yapılan kazılarda ortaya çıkan tarihi mezar ve yapılar ise özellikle tarihçi ve arkeologlar tarafından ilgi ile izleniyor. Kentin yüreğinde yaşayan tarih Kaleiçi ise içerisinde barındırdığı eğlence mekanları bir kenara bırakılırsa bir süreliğine zamanı dondurup geçmişi solumamız için bizlere önemli bir fırsat sunuyor.
Yukarıda özetlediğim bilgiler hepimizin malumu, ancak çoğumuz kentin tarihi konusunda bilgi sahibi değiliz. Bu yüzden de ilk kez geçtiğimiz yıl kutlanan Antalya’nın fethinin 810. Yıl dönümünü duyduğumuzda büyük bir kısmımız şaşkınlığımızı gizleyemedik. Esasen kentin Türkler tarafından fethi Malazgirt’in fethini takiben 1085 yılında gerçekleşiyor. Ancak 18 yıl süren egemenlikten sonra kent uzun bir süre Bizans egemenliğinde kalıyor.
Takip eden dönemde Türkler tarafından iki kez daha kuşatılan Antalya önce 5 Mart 1207 tarihinde Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından, ardından ise 23 Ocak 1216’da Sultan İzzeddin Keykavus tarafından fethedilerek Selçuklular açısından Akdeniz’e açılan önemli bir ticari merkez halini alıyor.
Kent tarihinde bir diğer önemli tarih ise 5 Temmuz. Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesine dayanarak 28 Mart 1919'da Antalya’yı işgal eden İtalyanlar tarafından işgale karşı gelen kentin önde gelenlerinin Rodos'a sürdüğü biliniyor. Kentin İtalyan işgalinden kurtuluşu ise 5 Temmuz 1921'de gerçekleşiyor. O yüzden bu tarih de kent açısından ayrı bir önem arz ediyor ve 97 yıl önce bağımsızlığına kavuşan Antalya’nın düşman işgalinden kurtuluşunun da törenlerle kutlanmasını arzu ediyoruz.
Sınır ötesinde sadece kendi güvenliğimiz değil, komşularımızın da güvenliği için şehitler verdiğimiz şu günlerde yaşadığımız kentlerin hangi koşullarda bugünlere ulaştığını bilmemiz bence çok önemli. Başlıkta da özetlediğimi gibi kentini bilmeyenin kendini bilmesi zordur!
GÜNDEM
06 Şubat 2018 - 11:17
Kentini bilmeyen kendini de bilemez
GÜNDEM
06 Şubat 2018 - 11:17