24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin arifesindeyiz..
Türkiye için, bir “dönüm/dönüşüm” noktasındayız..
Kullanacağımız oylarla;
1- Ya sömürülen, ezik, pısırık, kararlarını kendisi veremeyen bir ülke/bir millet olacağız..
2- Ya da; kendi kendini yöneten, kaynaklarına sahip çıkan, milli üretimi giderek artan, eziklikten kurtulmuş başı dik bir ülke/bir millet olacağız..
Karar sizin..
…
Biliyorsunuz..
CHP atama beklediğini iddia ettiği 180 bin öğretmen için “hemen atanacaksınız” sözü vermişti..
İşte o öğretmenlerden biri, “kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” misali, “hükümete açık mektup” başlıklı bir yazı yazmış..
Yazısının sonunda kullandığı cümle ise, “ülkemizdeki muhalefet kesimi” için cuk oturmuş..
Bugün bu genç edebiyat öğretmeninin “kamuoyuna seslenişini” sizlere aktarmak istiyorum..
iyi okuyun, iyi anlayın..
…
ERDOĞAN’A MEKTUP
Ülkemin yüzde 40’ı yüzde 50’si memnun değil sizden..
Sebeplerine gelince;
1- Üniversite harçlarını kaldırdınız, geri getirin..
Hatta, mümkünse dolara endeksleyin..
2- Yıkın yaptığınız bütün köprüleri, tünelleri, duble yolları..
En kestirme yol, en iyi bildiğin yoldur..
2002’ye kadar memleketin yollarındaki bütün çukurları ezberlemiştik biz..
3- Aile Hekimliği de neymiş? Günde 100 kişi 1 doktorla idare ediyorduk pekala..
Geceden beklerken sıra almak için; yeni dostlar ediniyorduk sabah ayazı kuyruklarda..
4- Evlerimizin damı akıyordu, betonu yıkılıyordu..
Olsun varsın, kentsel dönüşüm de neymiş?
Biz depreme karşı müteyakkızdık gecekondularımızda..
5- Çocuklarımıza tablet verdiniz, okullarımıza bilişim sınıfları açtınız, ne gerek vardı?
6- Çayır, çimen, çiçek, park da neymiş? Biz alışıktık yıkıntılarda oynamaya..
7- Geri getirin paramızdaki 6 sıfırı..
Ekmek alırken bile matematik zekamız gelişiyordu..
8- Af getirdiğiniz bütün Bağkur–SSK primleri ve vergi borçlarını, borçlandığımız dönemdeki faiz oranlarıyla yeniden borçlandırın..
Borç yiğidin kamçısıydı benim ülkemde..
9- Çiftçiye ödeneği, krediyi kesin..
Traktör alacak paramız yoktu, ama çift sürdüğümüz sarı kızımız vardı..
10- Kadro açtığınız bütün öğretmenlerin kadrolarına, istihdam ettiğiniz bütün işçilerin işlerine son verin..
Onlar memnundu sokaklarda piyango bileti, simit satan üniversiteliler olmaktan..
11- Doğum izni, süt izni, çocuk yardımı da neymiş, istemez..
Size mi güvenip çocuk yapıyor bu millet?
12- Memur, polis, emeklinin maaşını neden düzenli ödediniz, yürümekle yollar aşınmaz ki..
Maaş ve sosyal haklar bahanemizdi, biz trekking yapıyorduk..
13- ABD Başkanı bizim liderlerimiz karşısında ceketini iliklemezdi hiç..
Biz alışmıştık koltuğun ucuna ilişip oturmaya, ödevini yapmamış çocuk gibi azarlanmaya..
14- Müslüman ülkeler hiç bu kadar umut görmemişti bizi..
Bizim kendimizden umudumuz yoktu ki..
15- İşsizlik maaşı diye menem bir şey çıkardınız, işsize maaş mı olurmuş?
Ne kadar ekmek, o kadar köfte!
16- Eskiden hem devletimizin kasası boştu, hem bankalarımızın ki boşaltılıyordu..
Evlerde, işyerlerinde kasaya zaten gerek yoktu..
Bir kasa bilirdik; yazarkasa..
Onu da kafalarına atamadığımızdan yerden yere çalardık..
17- Ve son olarak; açtığınız bütün havalimanlarını kapatın..
Belli ki, ülkemin yükseklik korkusu var..
…
UMARIM ANLARSINIZ
Gayet net, anlaşılabilir, hepsi “gerçeğimiz” olan ifadeler..
O sözünü ettiği yüzde40-50’lik kesim yine anlamayacaktır eminim..
Ama olsun, biz doğru bildiğimizi ifade etmeye, karınca misali bu yolda gitmeye devam edeceğiz..
…
Dün Nebi Karakaş’ın “dış borcumuz”la, bugün de (memur olduğu için adını veremediğim) bir öğretmenimizin “Türkiye’nin genel manzarası”yla ilgili yazılarını sizlere aktardım..
Ben de seçimden önceki son sözlerimi yarın aktaracağım..
Sonra kaderinizi siz belirleyeceksiniz artık..
GÜNDEM
22 Haziran 2018 - 13:06
Muhalefetin 'yükseklik korkusu' mu var?
GÜNDEM
22 Haziran 2018 - 13:06