Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı Etkinlik Koordinatörlüğü tarafından organize edilen ‘Türk Dünyasında Dilde Birlik: Ortak Türk Alfabesi’ konulu konferans düzenlendi. Eğitim Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleşen etkinliğe, Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Prof. Dr. Osman Mert konuk konuşmacı olarak davet edildi. Konferansa Antalya Büyükşehir Başkan Vekili Hasan Akkoyun, Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şükrü Özen, Antalya İl Milli Eğitim Müdürü Salih Kaygusuz, Konyaaltı İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Gürcan, çok sayıda akademisyen, öğrenci ve okul personeli katılım sağladı. Etkinlikte konuşan Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Şükrü Özen, Türkçenin çok kıymetli bir dil olduğunu ve kültürümüzü yansıttığını belirterek, “Türkçe, özümüz, dilimiz, kültürümüz. Dili konuşmak tek başına bir unsur değil, kültürle birlikte dil, bir milletin oluşmasında, gelecek nesillere taşınmasında en önemli araç. Gerek göçerek gerekse yer değiştirerek yayılmış Türk milletlerini bir araya getiren temel unsur dil. Farklılıkları da ortadan kaldıracak olan dildir” diye konuştu.
HAYVAN FİGÜRLERİYLE İLETİŞİM
Antalya’da bulunmaktan mutlu olduğunu dile getiren TDK Başkanı Prof. Dr. Osman Mert, gençlerin gelecek için büyük önem taşıdığını ifade ederek şunları kaydetti: “Gençler, şu an nüfusumuzun yüzde 20’sini oluşturuyor ama geleceğimizin yüzde 100’ü onlar. Şu an bu yük bizde ama biz de bu yükü size bırakacağız. Yazıda birlik, kültürel birliğin olmazsa olmaz şartı. Yazıda birliği sağlayamazsak diğer alanlarda istediğimiz düzeyde birlik sağlayamayız. Türklerin yazı gelişimi üzerine teoriler var ama bu teorilerin nasıl geliştirildiği belli değil. Bize ilkokuldan itibaren şu öğretildi: Yazının birinci aşaması mağara resimleri. Yüksek dağlar bizim için her zaman kutsal sayıldığı için inanç sistemimizde yer aldı. Çünkü dağlar, Tanrıya yakın olduğu düşünülüp kutsal sayılır. Yüzyıllarca aynı kültür tarafından farklı nesillerde aynı amaç doğrultusunda kullanılmıştır. Bu eserler bir anda ortaya çıkmış eserler değildir. Bunlar, günlük iletişim için değildir. Geçiş sıklığında teke, geyik, kurt, deve, at, savaş sahneleri, çok az sayıda köpek ve domuz o dönemin popülasyonunda hayvan dövmesiyle ilgili bilgiler veriyor. Aynı mekanlarda Türk kültürünün yazı kavramına geçtiği aşamalar vardır. Önce kaya aşaması, sonra stilize aşaması ve en sonda da Köktürk alfabesi oluşuyor.”
‘DİN DEĞİŞTİKÇE ALFABE DEĞİŞİR’
“Eski Türklerde yazı damga kültürü var. Anadolu’ya geldiğimizde Güneydoğu’da aynısını görebiliyoruz. Bizim yazıdaki harflerin aynısı. Köktürklerdeki yazıtlar Anadolu’da dokumalarda devam ediyor. Yani biz damgaları dokumaya taşımışız. Örneğin dokumalarda gördüğümüz savaşa giden atlarda atların kuyrukları düğümlüdür. Çünkü savaşa giden atların kuyruğuna düğüm atılırdı. ‘Türk’ kavramı Köktürk ve Bilge Kağan Yazısı’nda ‘Türk’ olarak geçer ama Uygurlar hala ‘Türük’ der. Tonyukuk yazısında 9 kez ‘Türk’ geçer. 11 kez ‘Türük’ geçer. Biz Uygur dönemine geldiğimizde dil değiştiririz. Bir kısmımız Nestoryahristiyan, bir kısmımız Budist, bir kısmımız Maniheist, bir kısmımız da Müslüman oluyor aynı anda. 20. Yüzyıla kadar dünyada alfabe değişikliklerinin arkasında din var. Din değiştikçe alfabe değişir. Bu, sadece bizde değil, bütün milletlerde böyledir ama biz fazla din değiştirdik. Biz farklı alfabeler kullandık. Türk devletleri ya da halkları Köktürk, Mani, Soğd, Uygur, Brahmi, Tibet, Süryani, İbrani, Grek, Ermeni, Arap ve Kiril alfabelerini kullanmışlardır. Ancak Türklerin devletler seviyesinde ve yaygın olarak kullandıkları alfabeler Arap, Latin ve Kiril alfabeleridir.”
---