Çok uzun yıllar boyunca..
1- Batı’da özgürlüklerin, “siyasi ve ekonomik erk”lerin çizdiği bir dairenin içi ile sınırlı olduğunu..
2- Batı’da basının, ölünceye kadar dokunulmazlık hakkı tanınan “Avropolis” yani “Avrupa Birliği Polis Teşkilatı” görevlilerinin izin verdiği ölçüde siyasi eleştiri yapabildiklerini..
3- Batı’da “insan”ların düzeni yürüten makinenin bir parçası olarak görüldüklerini..
4- “İnsan hakları” gibi olguların sadece bütün bunlara “kılıf” olduğunu..
Yazdıkça, kendi ülkesini küçümseyen ve benimle (aklı sıra) dalga geçen çok olmuştu..
…
Bugün sizlere konusu “insan” olan, Hürriyet Gazetesi’nden Banu Şen’in dünkü haberini özetleyerek aktaracağım..
Bakalım bu defa ülkesini küçümseyen o “Batı hayranları” ne diyecek..
Bu haberi okurken, bizim mülteci kamplarımızı da gözünüzün önüne getiriverin biraz, olmaz mı?
Ve bakın bakalım, “insan”a kim daha çok değer veriyor..
…
MORİA MAHKUMLARI
Hürriyet, Midilli Adası'ndaki mülteci kampı Moria’ya girdi..
10’dan fazla ülkeden 5 bini aşkın (bizde 3 milyon kişi vardı) mültecinin kaldığı kamp, bir açık hava hapishanesini andırıyor..
(Yanlış okumadınız, “HAPİSHANE”..)
Kim bu Moria mahkumları?
İki yıl önce Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında imzalanan “Geri Kabul Anlaşması” kapsamında, “Suriye, Irak, İran, Afganistan, Mısır, Filistin, Cezayir, Etiyopya, Eritre, Somali, Kongo, Sudan, Bangladeş, Pakistan” gibi 10’un üzerinde ülkeden 5 bine yakın insan..
Aslında sadece 2 bin kişilik bir kapasiteye sahip olan kampta çok zor şartlarda hayatta kalma savaşı veriyor..
Ve uzunca bir süredir de “sığınma taleplerinin kabulünü” bekliyor..
Bu arada yeni gelenler de var..
Ve bunlar daha çok “yazlık çadır” kurarak bitişikteki zeytinlik alanda yaşıyor..
Bu bölümde elektrik yok ve kışın ısınmak için zeytin ağaçlarını yakıyorlar..
Kampta sığınma başvurusunun sonucunu 3-4 aydır bekleyen de var 2 yıldır bekleyen de..
Kimi çadırlar bir kişinin bile giremeyeceği kadar küçük..
Etraf çamur..
Çocuklar yeni açan bahar çiçekleriyle oynuyor ama genelde aylarca çamurun içindeler..
Kimi çadır önünde namaz kılıyor, kimi kırık dökük bir ayna karşısında tıraş oluyor..
…
İşte uygar(!) ve zengin Avrupa’nın “insan”a verdiği değer..
…
AVRUPA DİYE GELMİŞTİK
Gelin şimdi de kampta yaşayanların anlattıklarına kulak verelim biraz..
Olay daha bir “anlaşılabilir” olsun..
…
Suriye’nin Deyr ez Zor kentinden gelen 25 yaşındaki Mahmut Hamada 1.5 aydır Midilli’de olduğunu söylerken, “buranın bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum” diyor..
Ve şöyle devam ediyor:
“Avrupa’ya insan hakları daha iyi diye geldik, ama burası çok kötüymüş.. Hapishanede, cehennemde gibiyiz, bilsem gelmezdim..”
Beş aydır Moria’da bulunduğunu söyleyen Nezel ise, “8 kişilik ailemle zor şartlar altında bu küçücük çadırda yaşamaya çalışıyoruz” diye konuşuyor..
…
Sınır Tanımayan Doktorlar’ın (MSF) Midilli’deki saha koordinatörü Luca Fontana diyor ki:
“Bu kampta insanlar intiharı deniyor..
Bir ay önceye kadar 200 kişiye bir tuvalet, 300 kişiye bir duş düşüyordu..
20 kişinin yaşadığı konteynerler var..
Hayatlarını riske atıp buraya ulaşıyorlar ve görün neyle karşılaşıyorlar..
Sağlık ve korunma şartları yok..
Geceleri kendilerini konteynerlerine kilitliyorlar..
Kadınlar geceleri tecavüze uğramaktan korktukları için tuvalete gitmeye çekinip altlarını bağlıyor..
Tecavüze uğramış kadınlar var..”
…
İşte uygar(!) ve zengin Avrupa’nın “insan”a verdiği değer..
…
CEVABI SİZ VERİN ARTIK
Bu şartlara rağmen o kampta kalan mülteciler, “sığınma” taleplerinin kabul edilmesini bekliyor..
Kabul edilenler anakaraya gitmeye hak kazanıyor..
Ya talebi reddedilenler?
Onlar da sınırdışı edilip Türkiye’ye gönderiliyor..
Peki bu ayrım neye göre yapılıyor?
Manzara ve anlayış ortada, haydi, bunun cevabını da siz verin artık..
Ve yaşadığınız ülkenin kıymetini iyi anlayın..
GÜNDEM
27 Mart 2018 - 09:52
Uygar (!) Avrupa ve Moria mahkumları..
GÜNDEM
27 Mart 2018 - 09:52