Raphael Elly’ye diyor ki; “Kuzum. Bu bizim Rabeka, her gün benden 200 Dolar istiyor. Her gün, ama her gün istiyor”.
“Allah Allah! Peki, Ne yapıyor acaba bu parayla?”
“Bilmem”.
“E, peki sormadın mı bu parayı nereye harcadığını, ne yaptığını?”
“Yoo sormadım”
“Neden?”
“Hiç vermedim ki sorayım” diyor.
SİYASETTE İLERLEMEYEN GERİLEMEYE MAHKUMDUR.
Şimdi, siyasette bol döküm vaatler var. Vaatlerin gerçekleşip gerçekleşmediği konusu da gündemdedir.
Halen görevde olan başkanlar seçim öncesi vaatlerinin ne kadarını yerine getirdi? Yerine getiremediği vaatler nelerdir? Niçin yerine getiremedi? Yapılması gayrı kabil, halkı oyalamaya, kandırmaya yönelik vaatler miydi?
-cek’ler -cak’larla mı konuşuyor? “Yaptım, ettim” gibi -tım’lı -tim’li biten cümleler mi kuruyor?
Siyasilerin en çok vaatlerinin verildiği ve yapılmadığı il Kayseri’dir. Kayseri’ye deniz getirecek politikacılar, Kayseri’yi başkent yapacaklar hep olmuştur. Antalya’da da böyledir.
Avcıların av hikayeleri meşhurdur. Bire bin katarlar. Palavraları boldur. Arkadaşları da bunları bildikleri halde inanmak isterler. Keyifle de dinlerler. Bazıları da bıyık altı gülerler.
Erzurumlu Teyo Dayı’yı bilmeyen var mı? Yalanda yok, hilafta yok. Hiçbir şey doğru değil.
Bir avcı arkadaşlarına av hikayelerini anlatırken birden heyecanlanır:
-Ördek sürüsü gölden kalktı. Attım, düştü. Attım, düştü. Attım, düştü.
Arkadaşı durur ve onu uyarır:
-Yahu hiç sıkılamıyorsun, peki av köpeği ne yapıyor?
-Ulan arkadaş zaman mı var? Kaçıyorlar. Sen olsan atmaz mısın? Atmana devam et.
SÖZÜNÜZ SENET Mİ?
Bunları niye yazdım?
Her seçim dönemi halkı kandırmaya yönelik vaatler söylenmektedir.
Hatırlarsanız Çorumlu Mustafa Bey de seçimden önce “100 bin kişiye iş, Antalya Ankara’dan daha zengin” (Ankara’ya ihtiyacım yok manasında) demişti. Sonra “bir sıfır fazla atılmış, 10 bin olacaktı” dedi.
33 milyon, stadyumdan Antalyalı’ya ceza ödetti. Heykel ve festivale para buldu. Hizmete para bulamadı. “Ankara bana para göndermiyor” dedi.
Adaylar yapamayacağı vaatleri konuşmamalıdırlar. Rezil olurlar.
Daha sonra “Hangi sözünüzü tuttunuz?”
Hani, meşhur bir hikaye vardır:
İki arkadaş randevulaşırlar.
“Saat 10:00’da meydanda Saat Kulesi’nin dibinde buluşalım. Eğer 10:00’da gelmezsem, bilki 10:30’da gelirim. 10:30’da gelemeyecek olursam, bir mazeretim vardır. 11:00’de gelirim. 11:00’de gelmezsem, demek ki 11:00’de gelemeyeceğim demektir. Sen 12:00’ye kadar bekle. 12:00’de de gelmezsem, saat 13:00’da git” der.
Hani, randevulaşıp da randevu saatine gelmeyenler gibi.
Zaman mefhumu yok. Bazı insanlarda mekân mefhumu da yoktur. Allah (c.c) bizi verdiğimiz sözlerde duran, zamana, mekâna, kurala uyan kullardan eylesin.
AYET’EL MÜNÂFIKIN SELASETİN. MÜNAFIKLIĞIN ALAMETİ ÜÇTÜR. YALAN YERE YEMİN ETMEK, EMANETE HIYANET ETMEK, VERDİĞİ SÖZDE DURMAMAK.
ALLAH (C.C) BİZİ MÜNAFIKLIKTAN DA KORUSUN.
Siyasete girenler, bunlara çok ama çok dikkat etmelidirler.
Kalın sağlıcakla…
GÜNDEM
08 Şubat 2019 - 09:40
VAATLERİNİZ NE?
GÜNDEM
08 Şubat 2019 - 09:40
Ağzınıza sağlık Nasuh Hocam