Facebook arkadaşlarımdan Nebi Karakaş, “geleceğin inşası, geçmişin ifşası ile mümkündür” diyerek, ülkemizin geçmişiyle ilgili bir paylaşımını “tekrar” paylaşmış..
Bu “tekrar paylaşım”ının nedenini de şöyle açıklamış:
“Paylaşalım ki; bize kahramanlara hain, hainlere de kahraman dedirtildiğini artık anlayalım anlatalım..
1923'te Kurulan Türkiye Cumhuriyeti devletine, kasım 1908'de Osmanlı toprağında kurulan bir bankanın isminin verilmesi bir tesadüf müdür?
Bunları sorgulayıp anlayacak gençlik lazım bize..”
…
Paylaşımının kaynağını görünce, Karakaş’ın paylaşımını sizlere aktarmakta fayda gördüm..
İyi okuyun derim..
…
‘TURKEY’ TÜRKLERİN Mİ?
Kasım 1908..
Meşrutiyet ilan edileli üç ay olmuş..
İstanbul'da hareketli saatler..
Çünkü yeni bir banka kuruluyor..
Henüz Turkey devleti dünya literatüründe yok..
İstanbul'da “ational Bank of Turkey”in açılışı yapılıyor..
Yani, "Türkiye Milli Bankası"..
Bu ülkenin adını taşıyacak harfler –işte böyle- önce bir bankanın tabelasına yazılıyor..
…
Topraklarımızdaki petrolün işletilmesi görevi ise “Turkish Petroleum Company”ye ait..
Görüldüğü gibi onun adının başında da "TÜRK" var..
Osmanlı’nın “imparatorluk” sınırları içinde tam yetkili..
O petrolü çıkarıp satacak, gelen para yeni kurulan “Türk Milli Bankası”na yatacak..
Kulağa çok hoş geliyor, değil mi?
Kuruluşların başında “Türk” ibaresi olduğu için milletin çok hoşuna gidecek..
…
Bankanın yönetim kurulu başkanlığına atama yapılıyor..
Adı, “Sir Henry Babington”..
İngiltere kraliçesinin Sömürge Bakanlığı’nda “Hindistan Genel Valisi” olarak görev yapan Lord Elgin'in yanında yıllarca çalıştırılıp pişirilmiş bir beyefendi..
Transvaal Savaşı'nı yöneten kabinede Kraliçe'nin Hazine Bakanlığı'na terfi etmiş..
Artık piştiğine göre "yeni sömürge" adayına atanması lazım..
Ve tutmuşlar onu bizim topraklara göndermişler..
Adam sömürgeleştirmeden ve paradan çok iyi anlıyor..
Adı "TURKEY" olan bankanın başına oturtmuşlar..
…
Burada gösterdiği büyük başarılar, Sir Henry Babington’u gelecekte Bank of England’ın en tepesine kadar taşıyacak..
Yani, İngiltere Merkez Bankası Başkanlığı’na..
Yani, “Rotschild hanedanının bankası”na..
(ÖNEMLİ NOT: Bugün dünyanın yeniden inşası tartışılıyor ve bu “Rotschild” adını sıkça duyuyorsunuz, dikkat.. 100 yıldır aynı taktik uygulanıyor..)
…
İÇİMİZDEKİ HAİNLER
İşte bu Sir Babington, yönetim kurulu başkanı olduğu Türkiye Milli Bankası'nın başına bir genel müdür atadı hemen..
O genel müdürün adı da “Ernest Cassel”dı..
Ernest Cassel, Yahudi bir işadamıydı ve Kral Edward'ın yakın dostuydu..
İngiltere Başbakanı Winston Churchill'in de kankasıydı..
Yahudi Ernest'in en büyük özelliği ise, büyük bir “finansör” olmasıydı..
Sultan Abdülhamid'in devrilmesi için uygulanan projede paralar ondan geliyordu..
Tam on bin altın vererek içeride “HAİNLER” satın almıştı..
O hainleri de İngiliz Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Lord Sanderson'la görüşme şerefine eriştirmişti..
…
Böylece..
“Yerli işbirlikçiler”in bastırmasıyla bir petrol şirketi ve bir banka ile girdiler bu ülkeye..
“Osmanlı topraklarında petrolün haritasını çıkaran” bir padişahı devirdiler..
Bu yapı aynı zamanda Cumhuriyet tarihinde birçok Bakanı ve müsteşarı tayin eden yapıdır..
Abdülhamid devrilir devrilmez bu yapı, Said Halim Paşa’yı “Sadrazamlık” makamına getirmiştir..
Said Halim Paşa da Hazine-i Hassa'ya ait olan bütün toprakların işletmesini National Bank of Turkey'e vermiştir..
Yani adı Türk olan ve bir Yahudi’nin genel müdürlüğünü yaptığı İngiliz bankasına..
…
‘OPERASYON’ KİTABINDA
Nebi Karakaş, bu paylaşımını şöyle tamamlıyor:
“Yukarıda anlattığım bütün olaylar Selman Kayabaşı'nın 6. baskı yapan OPERASYON adlı kitabında yazıyor..
Okuyun ve ağlayın..
Eğer adı TURKEY olan bu bankanın arşivleri açığa çıkarsa..
Milli Mücadele'de efsaneleşen bazı isimlerin, İttihat ve Terrakki’ci olup bize kahraman diye yutturulan bazı komutanların nasıl hain olduğunu göreceksiniz..
Hain yaftası vurulan subay ve komutanların ise hangi amaçla karşı tarafa sızdırıldığını da anlayacaksınız..
Ayrıca..
Bu bankalardan hisse ve maaş alan özellikle aydın(!) diye bildiğimiz Türk’leri de tanıyacaksınız..”
…
Evet, Karakaş çok haklı..
Geleceği iyi kurmak için, geçmişi çok iyi bilmemiz gerekiyor..