“Ah, ne kadar yobazsın. Sana hiç yakıştıramadım.”
“Ama Diyanetin yurdunda kalmak yobazlık değil ki!”
“Ne yani her akşam din eğitimi vermiyorlar mı? Giriş çıkışlar da çok sıkıdır. Sabah namazına da kaldırıyorlar mı?”
“Doğru bilmiyorsun sen. Giriş saati var ama normal bir zamanda. Din eğitimi konusunda da bir baskı yok. İsteyen konferans, seminer gibi programlara katılabiliyor, ders dinleyebiliyor. Namaz için de bir zorlama yok.”
Gençlerin sık gittiği kafelerde çay içmeyi seviyorum sabahları. Onları anlamak, fark etmek, izlemek ve yukarıda olduğu gibi diyaloglara şahit olmak ilginç geliyor bana. Arkamda oturan iki genç kızın konuşmasıydı bunlar. Biri Diyanetin yurdunda kalan Türkî Cumhuriyetlerden bir kızımız. Diğeri barınma probleminden dem vuran Türkiye’den bir kızımız.
Dönüp demek istedim ki “Ah canım benim asıl yobazlık bu ön yargılarımızın ta kendisi.”
Neden bu kadar korkuyoruz din eğitiminden? Meselenin özü yıllardır değişmeyen bağnaz söylemlerde gizli aslında. Birkaç örnek verelim:
“Çocuk yaşta din eğitimi verilmesi akla ve vicdana aykırıdır.”
“Lise müfredatında yapılan değişiklikler lise eğitimindeki bilimselliğin son kırıntılarını da süpürdü. Evrim teorisini görmeden öğrenilen biyoloji derslerinden tutalım liselerin imam hatipçilere dönüştürülmesine kadar eğitim politikalarıyla sistematik olarak dindar ve kindar bir nesil yetiştirilmeye çalışılıyor.”
“İmam hatiplerin müfredatları hurafeci, gelenekçi, hamasetçi, mezhepçi dayatma ile öğrencilerin düşünce dünyasında çoğulcu laikliği, bilimselliği ve aklın eleştirel sorgulama hakkını devre dışı bırakmıştır.”
Daha evvel de yazdım bir kez daha yazacağım İmam Hatipler meselesini. Geçen hafta bir panel vesilesiyle konuk olduğum Antalya Anadolu İmam Hatip Lisesi üzerinden anlatayım. Pırıl pırıl beş genç bize Mustafa Kutlu ile ilgili sunum yapıyor. Bir kızımız kendi modernizm tanımlamasıyla umutlandırıyor beni. Öyle isabetli ki. Sonra sırayla her biri bir akademisyen edasıyla Mustafa Kutlu metinlerine önemli bakışlar sergiliyor. Başarılı sunumları, yetkin hitabetleri, öz güvenleri… Olması gereken budur dedirtiyor her birimize.
Merakla okulla ilgili sorular sorunca öğreniyorum. İlahiyat, Coğrafya, Tarih, Felsefe, Edebiyat, Bilim ve Fen ile İngilizce alanlarında yedi tematik dergi çıkarıyorlar. Robotik kodlama, Fizik, Kimya, Biyoloji gibi alanlarda geliştirilen bilimsel projelerle TÜBİTAK yarışmalarında bölge finallerine kalmışlar. Uluslararası ortaklıklar ile düzenli olarak MUN (Model United Nations) çalıştaylarına katılım sağlıyorlar.
Okulun edebiyat öğretmenleri öğrencileriyle düzenledikleri kermesten elde ettikleri gelirle nasıl bir edebiyat odası kurduklarını gösteriyor gururla. Yapım aşamasındaki müzik odasına da katkı sağlamış aynı kermes. “Devlet ödenek vermiyor.” dememişler. Gençlerle el ele verip kendi imkânlarını var etmişler. Bir yandan da okula bir bilim merkezi kurma peşindeler. Yine ödenek bekleme gibi bir dertleri yok. Öyle inanmış ve gayretli bir ekip var ki okulda, yakında açılışını yaparlar diye düşünüyorum. Okulun edebiyat öğretmeni bu hafta halka açık sahneledikleri Tohum piyesinin başarısını anlatıyor sonra.
Her adımda bir güzellik… Bilim, sanat, kültür ve inancın güzelleştirdiği pek çok genç… Okul müdürü Mehmet Akif Duman büyük bir inançla vurguluyor: “Amacımız bilgide ve ahlakta öncü olmak hocam.”
Şimdi soruyorum sevgili dostlar:
Hangisi bağnazlık?
Gençlerimizin kulaktan dolma bilgilerle dinî kurumlara bakması mı?
Dinî eğitim veriyor diye olumsuzlanan kurumların ilmî anlamda da öncü olması mı?
Kaldı ki “Türk İslam medeniyeti ahlaka, feragate dayanan bir medeniyettir. Gerçekleştirdiği değerler edebiyattan da felsefeden de ilimden de muazzezdir.” Bu ülkenin din adına hassasiyet taşıyan kurumlarının da öncelikle korumaya çalıştığı şaheser “insanın ta kendisidir.”
Lütfen unutmayalım kafası boş bırakılan irfansız bir gençlik yerine bilimle donatılmış ahlak ve inançla zenginleşmiş gençler bu ülkenin geleceğinin anahtarıdır.
Maddi-Manevi ilimlerle mücehhez, asrın ihtiyaçlarını müdrik, iman ve ahlak sahibi bir gençlik. Zaman bendedir, mekan bana emanettir şuurunda bir gençlik. Yüreğinize, kaleminize sağlık kıymetli hocam.