Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ülkemizde 2024 yılı itibarıyla toplam 208 üniversite bulunuyor. Bunların 129’u devlet üniversitesi (11 teknik üniversite, 2 güzel sanatlar üniversitesi ve 1 yüksek teknoloji enstitüsünün yanı sıra Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi, Polis Akademisi ve Milli Savunma Üniversitesi), 75’i vakıf üniversitesi ve 4’ü vakıf meslek yüksekokulu. Mevcut iktidarın işbaşına geldiği 2002 yılında bu sayı sadece 93’tü.
Meseleye sadece üniversite sayısı açısından bakılacak olursa gelinen nokta önemli bir başarı, önemli bir sıçrama olarak kabul edilebilir…
Ancak kazın ayağı öyle değil. Mesele sadece bulunan her boş alana kampüsler kurmak, binalar dikmek ve üniversite tabelası asmakla bitmiyor. Gelinen noktada üniversite eğitimindeki kalite her geçen gün biraz daha düşerken, ‘plansızlık’ nedeniyle her geçen yıl binlerce işsiz mühendis, avukat, işletme vs. mezunumuz oluyor. Ülkede neredeyse her 4 insandan biri üniversite mezunu lakin bunların yüzde 90’ı işsiz…
İşsizler ordusuna her yıl on binlercesi dahil oluyor.
‘Eğitim seviyemiz yükseldi’ diye böbürlenirken, eğitimli işsiz sayısının giderek artıyor olması, bizim değil ama bizi yönetenlerin dikkatlerinden kaçıyor nedense…
Alman Konrad-Adenauer Vakfı tarafından Türkiye'de yapılan bir saha araştırması, bu vahim tabloya ilişkin önemli ipuçları veriyor. Araştırmaya göre gençlerin büyük çoğunluğu gelecekten umutsuz…
Ülkedeki ekonomik koşullar nedeniyle hayal kırıklığı ve karamsarlık yaşayan gençlerin yüzde 72,9'u imkanı olduğunda başka ülkede yaşamak istediğini söylüyor. Gençlerin yüzde 62,8'i Türkiye'de geleceği olumlu görmüyor. Tamamen umutsuz olduğunu söyleyenlerin oranı ise yüzde 35,2. Öğrenciler özellikle hayat pahalılığı, yüksek enflasyondan yakınırken olası bir ekonomik çöküşün de korkusunu yaşıyor. Aynı araştırmada dikkat çeken bir başka veri de, üniversiteli gençlerde ‘kamu’ya olan güvensizlik…
Cumhurbaşkanlığına güvenenlerin oranı yüzde 19,4 iken yargıya güvenenlerin oranı sadece yüzde 11,9. Siyasi partilere ve gazetecilere olan güven de yerlerde sürünüyor…
Aslında böyle araştırmalara filan ihtiyacımız yok. Gençlerdeki umutsuzluğu, gelecek kaygısını hepimiz her gün görüyor, tanık oluyoruz. Binbir umutlarla üniversite okuyan, ‘iyi bir gelecek’ hayali kuran gençler, mezun olduktan sonra karşılaştıkları ‘kara tablo’ ile dumura uğruyor. Hepimizin yakın çevresinde bizzat tanıklık ettiği örnekler vardır. Bırakın eğitimini aldığı alanda iş bulmayı sıradan bir iş dahi bulamayan gençlerin önemli bir bölümü depresyona giriyor. Belli bir yaşa geldiği halde hala baba eline bakmak zorunda kalan, çoğu zaman parasızlıktan evden dahi çıkamayan nice gencin panik atak olduğunu, başka başka psikolojik sorunlarla cebelleştiğini görüyoruz. Ve bu durum giderek daha travmatik bir hal alıyor. Farkında mısınız bilmem, gençler bırakın iyi bir geleceği artık hayal bile kuramıyor. Ülkeyi yönetenler ise kafalarını kuma gömmüş, pembe tablolar çizmeye devam ediyor…
Peki nasıl olacak, bu ülke düzlüğe nasıl çıkacak ?
Şu sıralar eminim herkesin, hepimizin yanıtını aradığı soru bu. Ancak kimse makul bir açıklama getiremiyor. Zaten mevcut sistem içerisinde bu durumun düzelme ihtimali de görünmüyor. Yani demem o ki, iktidar değişikliği de olsa yaşanan sorunların düzelebileceğine, ülkenin düzlüğe çıkabileceğine artık kimse inanmıyor.
Ve bu yüzdendir ki, üniversiteli işsiz ordusu gibi toplum genelindeki mutsuzluk ve umutsuzluk da çığ gibi büyüyor…