Bugün, Avukat M. Alev Ersan’ın sosyal medyada paylaştığı, “Adalar eski Noteri Berran Altuntecim”in yazısını köşeme alıyorum..
İnsanların, “çıkarı için” ne kadar aşağılık bir hale geldiğini..
İnsanların, “bir başka canlıyı ezecek” kadar duygusuzlaştığını..
Ve “fayton”ların kaldırılmasının ne kadar isabetli bir karar olduğunu..
Görün ve anlayın istiyorum..
Çok kısa bir süre öncesine kadar Antalya’da da aynı “canavarlık” vardı, hatırlayın..
…
Yazıyı paylaşan Avukat Ersan, paylaşımının başına şöyle bir not eklemiş:
“Bu yazıyı sonuna kadar okuyabilmek için kendimle mücadele ettim..
Ve insan ırkını neden sevmediğimi bir kere daha hatırladım..
Yazıyı okuduktan sonra faytonculardan nefret ettim.
O atların gömüldüğü devasa çukurlara, atlar yerine faytoncuların gömülmesi çok adil olurdu..
Ama, dünya adil değil..”
…
EZİYET.. VAHŞET..
Şimdi sizleri, iki hukukçuyu böylesine isyan ettiren Berran Altuntecim’in yazısıyla baş başa bırakıyorum..
Bakalım siz ne hissedeceksiniz..
…
"Üç seneye yakın Büyükada’da noterlik yaptım..
Evim de orada olduğu için, neredeyse 24 saatimi adada geçiriyordum..
Önceleri yürüyüş yapmak için adanın arka tarafına doğru yürüdüğümüzde, ilk dikkatimi çeken faytona koşulan atların üstündeki yaralardı..
Sahiplerine sorduğumuzda, umursamaz tavırlar gösterdiler..
Israrcı davrandığımızda bize karşı hırçın davranışlarda bulunmaya başladılar..
…
Bir gün karşıdan çoğu sakat 22 tane atın motora bindirilmek üzere getirildiğini gördüm..
Sorguladığımızda, bu atların sakatlandıklarında hiçbir şekilde tedavi edilmeden, kesim için karşıya kaçırıldığını öğrendim..
Resmî birimlere ilettim, herkes haberinin olmadığını söylüyordu..
Ama bu uygulama yıllardır devam ediyor..
Bu durumu derinlemesine araştırmaya başladığımda;
- Büyükada’da yasal olarak bulunan 1.600 atın dışında sürekli kaçak olarak at getirildiğini, tanesinin 1.000 TL civarı olduğunu..
- Adada çok ciddi ruam hastalığı olmasına rağmen kaçak getirildiği için aşılanmadığını, bu sebeple ruamın yayıldığını..
- Dört yılda 1.000’den fazla atın ruam sebebiyle resmi makamlarca itlaf edildiğini..
- Bunun dışında, doğan tayların anneden ayrılması için ya adanın arkasındaki uçurumdan atıldığını ya da dövülerek adanın içindeki köpeklerin arasına atıldığını..
- Kahrolarak öğrendim..
…
İlk başta durumu Adalılara anlatmak için toplantılar düzenledim..
Ancak gördüm ki, Adalar’da 1500 faytoncu ve ailesi yaşadığından büyük bir oy potansiyeli var..
Ve yerel idarenin susma ve göz yumma sebebi bu..
Kaymakamlık, ruam hastalığı yaygınlaştığı için kontrolleri sıklaştırsa bile geceleri adaya kaçak at sokuluyor, gece yarısı atların boynuna ip bağlayıp tekneden atları denize itiyorlar..
Gecenin karanlığında kaybolan veya teknenin motoruna sıkışarak can veren atlar var..
En son iki ay önce, iki atın bacağı kaçak at taşıyan teknenin motoruna sıkışarak parçalandı..
Biri Pendik sahiline biri de Ada’nın arkasındaki sahile vurdu..
…
En son yaşadığım olay bardağı taşıran son damladır..
Gece yarısı yine ormanın içine dövülerek bırakılmış, köpekler tarafından kovalanan bir tay haberi geldi..
Anne yavrusunu (tayı) görünce, onu bırakıp faytonda koşmak istemiyordu..
Bir şekilde kurtulmak için dövüp ormana bırakmışlardı..
Taya bunu yapanı tespit edemedik, ancak bu uygulama faytoncular arasında sürekli vardı..
Tayı beslemek maliyetli..
Onun yerine ‘kullan at, sürümden kazan’ şeklinde sürekli at değiştirip, yaralanan atları ya kesim için karşıya götürüyorlar ya da adanın arkasından uçuruma atıyorlar..
Dayanılacak gibi değildi..
Benim üç gün baktığım tayla ilgili Adalar Kaymakamımız İBB ile temasa geçip ambulans getirtti..
Ancak üçüncü günün sonunda ölmüştü..
…
Bu olaydan sonra artık Ada’da yaşamaya yüreğim yetmedi..
Faytonların kaldırılması için daha fazla mücadele edebilmek için Ada’dan tayinimi isteyerek, ayrıldım..
Ada’da birçok arkadaşım atların kaldırılmasını istese de, orada mücadele vermek çok zor..
Şunu net olarak anladım ki, Ada’da yaralanan hiçbir atın şansı yok..
Çünkü Ada’da veteriner yok..
Faytoncular kendileri atların açık yaralarını dikiyor, üstüne atla aynı renkte ayakkabı boyası sürüyor..
Ayaklarında çok koşturulmaktan doğan kan birikmesini kendileri şırıngayla çekiyor..
Üstelik bunu hiçbir eğitimi olmayan, hatta bazısının okuma yazması olmayan fayton kullanıcıları yapıyor..
Atların bir kısmı tetanozdan kıvranarak ölüyor..
Kışın kesim için gönderilmedi ise, yiyecek verecek kimse olmadığından insanların yaşam alanlarına inerek çöpten yemek bulmaya çalışıyorlar..
Ayıklama şansı olmadığı için içindeki yiyeceği paketiyle birlikte yediklerinden bağırsaklarındaki rahatsızlıkla kıvranarak can veriyorlar..
Birçoğu koştuktan sonra terli bırakıldığından, zatürreden ölüyor..
…
Kısacası, Ada’ya gelen atlar bu şartlarda en fazla 2 sene hayatta kalabiliyorlar..
Sırtlarında onca yükle atların Ada yokuşlarında kamçılanarak yokuş tırmandırılmasına hangi merhametli gönül dayanabilir?
Çok ağır şartlarda çalıştıkları için zaman zaman parlayıp faytonu sağa sola vurmaya başlıyorlar..
Bu sebeple çevrede duran insanlar için de çok büyük tehlike..
Geçen sene parlayan atlar sebebiyle fayton altında kalan turistlerden ölenler oldu..
…
Bana göre; asla bu faytoncularla ve Ada şartlarında düzeltme yoluyla bir çözüm bulunamaz..
Geçenlerde Ada’da İBB tarafından Fayton Çalıştayı düzenlendi..
Düzenlenme amacı ve çıkması istenen sonuç baştan belliydi..
Çünkü tüm aktivistler bilir ki, 1500 faytoncu (ve ailesinin) yaşadığı Ada’ya gelmek ve o Çalıştay’da konuşmak büyük risktir..
Eğer Ada dışında İstanbul merkezde düzenlenseydi, tüm hayvanseverler oraya gelir ve faytonların kaldırılmasını isterlerdi..
Bu istenmedi..
Ancak polis korumasında katılabilen sınırlı sayıda aktivist çalıştaya gelerek, çalıştayın samimi ve çözüme yönelik olmadığını ifade eden bir basın açıklaması yaptı.."
…
ENGEL OLUNMALI
Ne durumdasınız?
Yüreğiniz kabarmadı mı, ciğeriniz yanmadı mı?
Bütün bunlara göz yuman yöneticilere ve siyasetçilere karşı bir nefret uyanmadı mı?
Şu anda “ruam” nedeniyle Adalar’da faytonların çalışması 3 ay durduruldu..
Faytoncular, yöneticileri tehdit ediyor..
Ben de, bu faytoncuların çalışmasına hala izin verilecek mi verilmeyecek mi, onu merak ediyorum..
Umarım hayvansever olan herkes bunu izin verilmemesi için gerekli mercilere baskısını arttırır da atlar eziyet ve vahşetten kurtarılır..
Umarım..