Zaman zaman “esnaf” dostlarla sohbet ederiz..
Hep “şikayetçi”dirler..
Siyasetçiden şikayetçidirler..
Ekonomik gidişattan, belediyelerden şikayetçidirler..
“Siftah edememek”ten şikayetçidirler..
…
Turizmciyle sohbet ederiz..
Kimi “Herşey Dahil’i savunur, kimi lanetler..
Tesisleri doludur, ama “para kazanamadık” diye ağlarlar..
Turistin kent içine gelmeyişinin suçlusu olarak da “esnaf”ı gösterirler..
…
UMUTSUZLUK İÇİNDELER
Merak ettim..
Şöyle bir kez daha nabızlarına yoklayayım dedim..
Önce, “esnaf ne yapıyor” diye bakındım..
Hani “şeytan ayrıntıda gizlidir” diye bir deyişimiz vardır ya..
O misal..
…
Manzara şu:
Büyük bir umutsuzluk içindeler..
Bankalar esnafa kredi vermemek için türlü türlü bahane üretiyor..
Bu nedenle..
Bir malı alıp tezgahına koymaya korkuyorlar..
Yarına kuşkuyla bakıyorlar..
Hepsi mi?
Hayır..
Son yıllarda yaşanan olumsuzluklara rağmen, aralarında “çağa ayak uydurma” gayreti içinde olanlar var..
İşleri çok iyi olmasa bile, en azından umutsuzluklarını yenmeleri ve bir yenilenme içerisine olmaları gerektiğini söylüyorlar..
…
NASIL BİR YENİLENME?
Nedir bu “yenilenme”?
Anlatalım..
Esnaf, yaptıkları işin değişik meslek gruplarına yoğunlaşıyor..
Örneğin..
Oto sanayi esnafının otomotiv servisleriyle rekabet edebilmesi için, en az onların teknoloji ve cihazlarına sahip olmaları, bu arada daha ucuza aynı hizmeti vermeleri gerektiği bilincine varmaları gibi..
Ve..
İstediklerini gerçekleştirebilmek için yavaş yavaş üçü-beşi bir araya gelerek “güçbirliği” yapıyor..
Böylece..
“Şikayet etmek yerine gereğini yapıyoruz, eskisinden daha iyi olacağız” diyorlar..
Aynı şekilde..
Diğer esnaf gruplarının da (krizi avantaja çevirebilmek için) “aynı biçimde” kendilerini “yenilemek” zorunda oldukları gerçeğini anlamaları gerektiğini belirtiyorlar..
…
Bakın, “ayrıntı”ya girdikçe neler çıkıyor ortaya..
…
Dünya değişiyor..
Teknoloji gelişiyor..
Hizmet ve pazarlamada anlayış farklılaşıyor..
Artık, o “babadan kalma” usuller terk edilmek zorunda..
Ve esnaf da, eğer yaptığı işten ekmek yemek/kazanmak istiyorsa, bunlara ayak uydurmalı..
“Şikayet”ten vazgeçmeli, hesabını-kitabını dünya ve Türkiye gerçeklerine göre yapmalı..
Ya da, “o işi” terk etmeli..
…
UYMASI GEREKENLER
Şimdi merak ettiğim bir şey var..
Yıllardır eleştirdiğim esnaf kesimi..
- Kaldırımlara çıkıp bir yandan tavla oynayacak ve bir yandan da gelen-geçeni rahatsız eden bakışlarla süzecekler mi?
- Parasını aldıkları halde, işlerini “zamanında” bitirmeyip, müşteriyi parasıyla rezil etmeye devam edecekler mi?
- Tezgahların üzerinde ve müşterinin gözü önünde elleri ve ağızları yağlanmış bir şekilde yemek yiyecekler mi?
- Müşteriyle birebir muhatap olanlar kılık-kıyafetlerine ve konuşmalarına dikkat edecekler mi?
- Müşterileriyle “en önemli insan o imiş gibi” ilgilenecekler mi?
- Etiket veya tarife koyacaklar mı?
- Yoksa kendilerini yenileyebilecekler mi?
…
Bence..
Esnaf kesiminin, istisnasız hepsinin öncelikle bir “halkla ilişkiler” dersi alması gerekiyor..
Çünkü, büyük bir çoğunluğu insanları “insan” gibi değil, “banknot” gibi görüyor..
Ve bu nedenle de büyük hata yapıyor..
Kazanamayınca şikayet ediyor, suçu devlete, turizm acentalarına, büyük shoppinglere, AVM’lere veya başka şeylere atıyor..
…
OLAĞANÜSTÜ GÜNLER
Şu anda “olağanüstü” günler yaşıyoruz..
Bir yanda savaşıyoruz..
Bir yandan “ekonomik darbelerle” boğuşuyoruz..
Bir yandan da “siyasi” kavgalarla yatıp kalkıyoruz..
Böylesine “olağanüstü bir ortam”da, her şeyin “olağan” gitmesi mümkün mü?
Elbette değil..
Ama, birlik ve beraberlik içinde hepsi aşılabilir..
Tabii ki, esnafın “haklı” olduğu çok şey var..
Var da..
Önce iğneyi kendilerine de biraz batırma zamanı gelmedi mi?