Antalya Büyükşehir Başkanı Muhittin Böcek, bir “Whatsapp Grubu” kurmak ve bu yolla “hizmetlerini ve projelerini” Antalya halkına anlatmak istiyormuş..
Bunun için kentte yaşayanların telefonlarına mesaj atıp, gruba katılmaya davet ediyor..
…
Bir “belediye başkan adayı” için bu normal..
Tabii ki, yaptığı veya yap(a)mayıp da yapmış gibi göstermek istediği hizmetleri 31 Mart’a kadar “oy kullanacak insanların beynini yıkamak için” kullanacak..
Önemli olan, gönül ve vicdan gözü açık olan insanların bunu yememesi..
Çünkü, Böcek başkanlık yaptığı 5 yıl boyunca “yapacağım SÖZ” dediği hiçbir projeyi yapmadı ve vaadini yerine getirmedi..
Yani “SÖZ”ünü tutmadı..
…
Kulağıma kadar geldi..
Böcek, “benim seçim çalışması yapmama gerek yok, nasıl olsa kazanacağım” diyormuş..
Bunu söylerken aslında, “Hizmet etsem de etmesem de, Antalya için projeler üretsem de üretmesem de CHP’liler nasıl olsa bana oy verecekler.. Menderes Türel hizmet için kendini yırttı da ne oldu? Niye kendimi yoracağım ki” demek istiyor..
Adam haklı..
…
Antalya’da dolaşırken esnafın, sokaktaki vatandaşın bazı konuşmaları dikkat çekiyor..
Söylenenlerden biri şöyle;
“CHP’nin Antalya milletvekilleri nerede Allah aşkına? Arada bir Cavit Arı’yı görür gibi oluyoruz diğerleri arazi.. Bunlar ‘CHP’liler nasıl olsa bize oy verecekler’ diyor, ayıp yahu..”
…
Anladınız vaziyeti değil mi?
Böcek de milletvekilleri de açık açık, “Antalya halkına hizmet etmeye gerek yok, TIPIŞ TIPIŞ bize gelecekler, bu CHP’liler var ya hepsi birer koyun..” diyor aslında..
Merak ediyorum, CHP’liler gerçekten bunu hazmedebilecek mi?
…
Muhittin Böcek kendine göre bazı gazetecileri sınıflandırmış..
“Falan yazar (veya gazete) beni eleştirse ne olur eleştirmese ne olur, ben seçimi onlarla mı kazanacağım ya da kaybedeceğim” gibi laflar ediyormuş..
“Karınca ile fil” hikayesini hiç okumamış anlaşılan..
…
Fil, kendisini ormanın en güçlü hayvanı ilan etmiş..
Bütün düzeni değiştirmiş, yeniden kurmuş..
Filin “değişiyoruz, değişiyoruz” naralarıyla girmiş orman şekilden şekle..
İş o noktaya gelmiş ki, hiç kimseyi dinlemez olmuş..
Filin zulmünden karıncalar da payını almış, yuvaları filin ayaklarının altında kalmış..
Bir gün bir karınca, fil hortumunu topraktan çıkarınca, girmiş hortumun içine..
Karınca az gitmiş uz gitmiş, kendisine hortumun içinde iyi bir yer etmiş..
Fil başlamış kaşınmaya..
Hortumunun içi karıncalanıyor, nedenini anlayamayınca beyni de karıncalanıyormuş..
Kalınca bir ağacın yanında durmuş, hortumu gövdesine vurdukça vurmuş..
Bir türlü karıncalanmayı gideremiyormuş..
Ağacın gövdesine bir hamle daha vurunca, ağaç devrilip üzerine düşmüş..
Fil ilk kez bu kadar âciz duruma düşmüş..
Ardından yanından geçtiği koca kayalara vurmuş hortumunu..
Hortumu kayaya vurdukça kaşıntıları artmış, kaşıntıları arttıkça daha çok vurmak istemiş.
Derken iflas etmiş bedeni, anlayamadan nedeni, yıkılmış ve uzanıp kalmış fil..
…
İşte böyle..
Fil kendini ulaşılmaz bir noktada sanınca, etrafındaki herkesi kırınca, kendisinden güçlü hiçbir hayvan olmadığını sanınca..
Sonunda olan olmuş..
Ve KÜÇÜCÜK bir karınca, KOCAMAN bir fili yer ile yeksan etmiş..
…
Muhittin Böcek bu “kıssa”dan bir “hisse” alır mı dersiniz?
Siz yine de bir hatırlatıverin isterseniz..
Ya CHP’li seçmen?
“Koyun” yerine konmanın acısını çıkartır mı acaba?