Önceki gün ne oldu, özetleyelim..
Beyazsaray’daki Evanjelik-siyonist lobinin lideri ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Külliye’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la görüştü..
Ardından, ABD'nin Ankara Büyükelçiliği Rezidansı’nda yanında ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi..
Ve dedi ki;
“Türkiye ve ABD, Suriye'de ateşkes için anlaştı, Barış Pınarı Harekatı'na 120 saatliğine ara verilecek..
Türkiye ve ABD, DEAŞ'ın Suriye'nin kuzeydoğusunda tamamen yok edilmesi konusunda fikir birliğine varmıştır..
120 saatlik süre içinde ABD, YPG'nin güvenli bölgeden çekilmesini sağlayacak, çekilme başlamış durumda..
Ayrıca; ABD’nin bütün yaptırımları da ortadan kaldırılacak..”
…
BU BİR “ZAFER”DİR
Nedir bunun anlamı?
“Türkiye, yürüttüğü siyasi ve askeri operasyonla dünyaya boyun eğdirdi” demek..
Özetle, bir “ZAFER” demek..
Peki, ülkemiz açısından böylesine önemli bir zafer, (içlerinde Ak Parti’li bildiğimiz birçok isim dahil olmak üzere) niye sosyal medya klavyeşörlerini ikiye böldü?
Bunu sizin “anlayışınıza” bırakıyorum..
Çünkü..
Pence’nin açıkladığı, “Türkiye-ABD anlaşması ne anlama geliyor” ben onu anlatacağım..
...
ABD ve Türkiye'nin "Güvenli Bölge" anlaşmasında kazanan Türkiye mi, yoksa ABD mi, Barış Pınarı Harekatı’na ara verilmesi doğru mu?
Biliyorsunuz..
ABD, “Güvenli Bölge” konusunda Türkiye'yi oyalama girişimi yaptı, bazı yaptırımları devreye sokup bize istediğini yaptırmaya çalıştı..
Ama Türkiye, dimdik ayakta durdu..
Ve harekete geçip güvenli bölgeyi silah ile sağlama kararlılığını ortaya koydu..
ABD baktı ki, Türkiye son derece kararlı, “Türkiye ile bir kara savaşı”nı da göze alacak durumları yok, “pardon” diyerek süre istedi..
Türkiye'nin talebi 32 km "Güvenli Bölge" alanı idi..
ABD 120 saat içerisinde bunu yapacağına söz verdi..
Yani Türkiye'ye, “aman yapmayın, bize süre verin gerekeni biz yapalım” dedi..
Çünkü, ABD şu anda siyasi ve askeri, hatta stratejik olarak böyle bir savaşın içine girmez, giremez..
- Önümüzdeki günlerde başkanlık seçimi var..
- ABD içinde yönetime karşı çıkanlar sürekli eylem yapıyor..
- Halk ikiye-üçe bölünmüş durumda..
- Üstelik ekonomileri “çöküş”e doğru gidiyor..
- Ve ABD’nin en büyük silahı “dolar”ın etkinliği de yok olmaya başladı..
Yani, ABD’nin uğraşması gereken çok fazla konu var..
Bu önemli konular dururken, PKK-YPG’nin peşinden gitmeleri akılcı olmaz..
PKK-YPG yüzünden Türkiye’yi de kaybetmek istemezler..
Türkiye’nin “kararlı siyasetini” de gördüler..
Yapacakları tek şey, “yelkenleri suya indirmekti”, indirdiler..
…
“BATI” KAYBETTİ
Peki, ya 120 saat içinde Pence’in söyledikleri gerçekleşmezse?
Bu sorunun cevabı ortada..
Türkiye ile ABD’nin ilk "Güvenli Bölge" görüşmelerinde Erdoğan ne demişti, hatırlayın;
“Eğer istediğimiz şartlar sağlanmazsa operasyon yaparız..”
Ve operasyonu yaptık..
Önceki gün de, "tamam size 120 saat süre, operasyona ara veriyoruz, eğer yapmazsanız operasyona devam ederiz" dedi..
ABD gerekeni yapmazsa, operasyon devam eder..
…
Özetle..
ABD, “yaptırım tehdidi” ile Türkiye'yi durduramayacağını anladı..
Ankara'ya geldi ve YPG-PKK'nın silahlarını toplayacağını, mevzilerini imha edeceğini ve Güvenli Bölge'nin TSK kontrolüne verileceğini kabul etti..
Bu anlaşmasının kaybedeni PKK-YPG'dir, yani “Batı”dır..
Geri çekilseler de artık, “ABD ve Avrupa'nın kahraman savaşçı"ları değil, Esad'a sığınıp canını kurtaran zavallılardır..
…
İçimizdeki Avrupalılar da iyice anlasın artık..
Önceki gün yapılan anlaşma, “Suriye'de ABD, Rusya ve Türkiye'nin süreci birlikte koordine ile devam ettireceği ve siyasal çözüm sürecinde de beraber çalışacakları” anlamına gelir..
Yani; Erdoğan ve ekibi ile Türkiye gücünü dünyaya kabul ettirmiştir..
…
TREN YOLA ÇIKTI
Ufukta ne var biliyor musunuz?
Irak, Suriye, Ürdün, Filistin, Kıbrıs, Yunanistan, Balkanlar, Kırım ve İsrail hinterlantı dahil, İran hariç, Türkiye’nin hamiliğine bırakılacak..
Ve İstanbul, (AB’nin Brüksel’i gibi) “bu hamiliğin” merkezi olacak..
Tren yolda..
Bekleyin, göreceksiniz..