Bugün, Bekir Tiryaki’nin bir paylaşımını aktaracağım sizlere..
“Neden bu ekonomik saldırılara maruz kalıyoruz”u çok iyi anlatmış..
Yakın tarihimizi ve bugünümüzü anlamanız bakımından oldukça önemli..
Bence dikkatli okuyun..
…
‘ORDU GÖREVE’ ÇAĞRILARI
Yakın tarihe kısa bir göz atalım..
Bugün neden bu ekonomik saldırılara maruz kaldığımızı biraz daha net görebilmek için küçük bir pencere açalım..
Çok değil, 21 sene öncesine gideceğiz..
…
1995 seçimlerinden 1. olarak çıkan Erbakan'ın, Tansu Çiller ile hükumeti kurduğu günden itibaren muhalefet ve basın el-ele verip çılgınlık politikası izlemeye başlıyor..
Özellikle Aydın Doğan medyası başta olmak üzere;
YÖK Başkanı Kemal Gürüz, İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, bugün CHP'de Genel Başkan Yardımcılığına kadar gelen dönemin sözde gazetecisi Tuncay Özkan olmak üzere açık bir şekilde, “Ordu göreve" pankartları açmak suretiyle darbe çağrıları yapıyor..
Takvimler 28 Şubat 1997'yi gösterdiğinde, bir milli güvenlik toplantısında olanlar oluyor..
İrtica bahanesiyle..
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de desteğiyle hükumet istifaya zorlanıyor..
Koalisyon anlaşması gereği, Başbakan Erbakan Tansu Çiller'e Başbakanlık koltuğunu devretmek için istifa etse de..
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel görevi Çiller'e vermiyor..
Bu olay, "Postmodern Darbe" olarak tarihteki yerini alıyor..
…
TARİHİMİZİN KARA LEKESİ
Arkasından yaşananlar ise; bu darbeden daha derin izler bırakacak, Cumhuriyet Türkiye'sinde kara bir leke olarak tarih sayfalarındaki yerini alacaktır..
Detaylara girmeden, konuya ekonomik açıdan bakacağız..
Esasında konuyu biraz daha net görebilmek için, 1993’lere kadar gitmek gerekir..
Turgut Özal'ın öldürüldüğü 17 Nisan 1993'e..
Bu tarihten 2002 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti, tam anlamıyla mafya sistemi ile yönetildi..
Kimin gücü kime yeterse o ona çöktü..
Ama olan ne yazık ki, -her zamanki gibi- yine millete oldu..
O gün; PKK ile IMF ile ordunun, siyasetin, medyanın ve bürokrasinin içindeki temsilcileri ile vurup tozuttu Amerika..
Allah şahit, vurdukça da toz çıktı milletin sırtından..
Hele bir Kemal Derviş musallat etti ki ülkenin başına, IMF'deki 20 bin dolar maaşı bırakıp bizde 5 bin dolara talim etti adamcağız..
Öylesine vatan sevgisi(!)yle dolu idi..
Yanında getirdiği kadını konuştu bizim ana akım medya..
‘Şöyle güzel, böyle harika bir kadın’ falan diye..
Chatrin yengemiz..
Tabii kadının karısı olmadığı dahi sonradan ortaya çıkacaktı..
Bizim ana akım medya, Chatrin yengeyi gösterip 'cambaza bak cambaza' derken..
Süper yetkilerle donatılan sevgili Bakanımız Kemal Derviş perde arkasında Cem Boyner başta olmak üzere (daha sonra Gezi kalkışmasını destekleyecek olan) ne kadar Sabetayist iş adamı varsa sıkı bir ilişki içerisine girdi..
Tabii durum daha sonra anlaşılacaktır..
Her ne hikmetse…
Türkiye Cumhuriyeti'ne üç kuruş vermek için bütün ülkeyi yatırıp kaldıran, 40 dereden 40 su getiren IMF, o anda para musluklarını açıverdi ve bir anda 40 milyar doları serbest bıraktı..
Ancak, bu paranın kullanılacağı yerleri süper bakanımız Kemal Derviş iyi biliyordu..
Plan, tıkır tıkır işledi..
…
25 BATIK BANKA GERÇEĞİ
Evet..
Milletten topladığı paraları bankaları aracılığıyla hortumlayan, doymak bilmeyen açlar, IMF'den gelen paraları da kendilerine hortumlayacaktı..
Öyle de oldu..
Hani bir ara kaybolmuştu ortadan bizim süper bakan tam 12 gün..
Hatta dönemin Başbakanı Bülent Ecevit'e nerede olduğunu sorduklarında, “ben de bilmiyorum” gibi absürd bir cevap vermişti..
Sonradan çıkacaktı ortaya tabii..
‘Süper Bakan’ pazarlıktaydı..
Kiminle mi?
Sıralayalım:
Egebank, Türkbank, İnterbank, İktisat Bankası, Etibank, Toprakbank, EGS Bank, Yurtbank, Bank Ekspres, Esbank, Bank Kapital, Pamukbank, Demirbank, Ulusal Bank, Yaşar Bank, Sitebank, Tarişbank, Kentbank, Sümerbank,Bayındırbank, Marmara Bank, İmpexbank, Kıbrıs Kredi Bankası İstanbul Şubesi, TYT Bank,Adabank, İmar Bankası..
Bunlar batan (veya batırıla) 25 banka..
Faizsiz olarak hesaplandığında devlete maliyeti, (TMSF'nin 2009 yılındaki resmi açıklamasına göre) 30 milyar 183 milyon dolar..
IMF'den gelen paranın büyük bölümünü devletin kasasına dahi girmeden bu bankalara aktardılar, tekrar hortumladılar, içini boşaltıp borcunu da faiziyle yine milletin sırtına yüklediler..
Yani; IMF'den gelen para cebimize dahi girmeden faiziyle birlikte borç hanemize yazıldı..
…
KLASİK YAHUDİ TAKTİĞİ
15 senedir 'Hırsız Tayyip' diye yeri göğü inletenlerin, bu anlattıklarım için tek kelime ettiğini duyan var mı?
Elbette yok..
Çünkü hırsızın ağababaları zaten kendileri ..
Çalan da kendileri, ‘hırsız var’ yaygarası koparanlar da..
Klasik Yahudi taktiği yani..
…
Günümüze geldiğimizde..
Bugün gerek Amerika'dan gelen ekonomik saldırıların, gerekse dolar üzerinden iktidara, daha doğrusu ülkeye saldıranların karın ağrısı anlaşılmıyor mu?
Milleti işte böyle soyuyorlardı..
Düzenleri bozuldu..
Bütün bu saldırıların nedeni, ‘iktidarı devirip soygun düzenine tekrar geçmek” için..
Durumu anlamayan var mı?