Gelin bugün, “siyasetin içinde hep var olan asalaklara, parazitlere ve virüslere” bakalım biraz..
Biliyorum, hemen hiç kimse bu tipleri sevmez güya..
Ama, “asalak, parazit ya da virüs” olanlar da, genelde bu tiplerden çıkar nedense..
Üstelik, sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde “politik bünye”nin ve siyasi hayatın içindedirler..
“Süslü sözler” de vazgeçemedikleri bir “maske”dir..
Hadi deşelim biraz..
…
YALAKALIK VİRÜSÜ
Yalakalık öyle bir virüstür ki..
- Erklerin dengesini bozar, raydan çıkarıp devirir..
- Politikacıların genleri ile oynayıp kimyasını değiştirir..
- Yaptırdığı hatalarla kişileri, “siyasi intihar”a kadar sürükler..
Dost görünümlü bu düşmanlar..
Menfaatleri adına, davranışlarının seviyesini “şaklabanlığa” düşürmekten bile kaçınmazlar..
İşin ilginç yanı ise..
Bu şarlatanların siyaset dünyasında her zaman yer bulmaları, ilgi görmeleri, iş yapabilmeleridir..
Hatta öylesine yer bulurlar ki; o siyasetçinin çevresini 3 kez çembere alırlar..
Maksat, “başkası yaklaşmasın”..
…
Ve seçilmiş ya da atanmışlar..
Pohpohlanmaktan, yalan iltifattan, abartılı saygıdan, yıkama ve yağlamadan bu kadar mı hoşlanırlar?
…
Hemen herkes fark etmiştir..
Bu yağdanlık takımı siyasetçilerin etrafını öylesine sarar ki..
Onların doğruları görmesine engel olur ve zehirlemeye başlar..
Liderlerin en büyük düşmanları bunlardır..
Asla doğruları söylemez, doğru veya yanlış yapılması ile de ilgilenmezler..
Onlar için önemli tek şey; siyasetçi veya bürokrata görev süresi içinde kendi istediklerini yaptırabilmektir..
…
GÖZLERİ KÖR OLUR
İşte bu tipler..
Amaçlarına ulaşmak için abartılı hürmet, süslü davranışlar, fiyakalı sözler ile karşısındakinin gözlerini öylesine boyar ki, onun kimyasını bozar..
Bu parıltılı, aşırı ilgili, itibarlı yaşantı ile o kişilerin ruh hali değişir..
Ve ego patlamasıyla birlikte hatalar başlar..
Gerçekleri ve hataları göremez hale gelirler..
Seçilmiş ya da atanmış kişi görevde olduğu sürece, bu riyakârlık oyununa devam ederler..
Onlar, iyi gün dostlarıdır..
Gemi su almaya görsün..
İlk terk edecek olanlar, bu yalakalardır..
…
Liderlik, işte böylesine durumlarda ortaya çıkar..
Lider; kim dost kim düşman, anlamak ve bilmek zorundadır..
Seçilmiş ya da atanmış, çıktığı yolda yanında birkaç arkadaş dışında dost göremez..
Kadrosunu doğru insanlardan kurarsa başarılı olur..
Yoksa “tükenişi” kaçınılmazdır..
Güç gider, makam gider, zaman geçer, siyaset biter, iş işten geçer..
Ama, hepsinden önce bu “yağdanlık tayfası” gider..
Ve “yeni seçilen ya da yeni atanan”ın çevresini sarar..
Sonra?
Yalakalar için tarih tekerrür etmeye başlar..
Arkaya baktıklarında ise, sadece “küskünler ordusu” kalır..
Sonra da oturup, “ben nerede hata yaptım” diye hayıflanır..
…
TERCİHİNİZ HANGİSİ?
Yapılması gereken şey nedir peki?
Siyasette kırdığınız insan sayısı, kazandığınız insan sayısından her zaman az olmak zorundadır..
Ve en önemlisi de; “kralın adamı olmak’’ değil, “adamın kralı” olabilmektir..
Peki; bu tiplerden hangisi işinize gelir?