Dünya günlerdir Bolivya'da yaşanan siyasi krize kitlendi..
200 yıldır darbelerle boğuşan ülkede geçtiğimiz gün 181’inci darbe ile ülkenin ilk yerli devlet başkanı Evo Morales koltuğunu kaybetti..
İşi bu noktaya yine, “dünyanın ortak düşmanı” olan ABD (CIA) getirdi..
Kim diyor bunu?
Twitter hesabından, “Bolivya’da kazanan gücü tebrik ediyorum, @CIA!” paylaşımı yapan ABD’nin eski Alaska Senatörü Mike Gravel diyor..
…
LİTYUM VE BOR
Türkiye’nin yaşadığı darbeler ile askeri ve ekonomik darbe girişimlerini hatırlayınca..
“Bugün Bolivya, yarın belki de biz..” demekten kendimi alamıyorum..
Çünkü..
Coca işçisi Morales ile İmam Hatip’li Erdoğan’ın “ülkesi için yaptıkları” birbirine çok benziyor..
Ülkelerin en önemli maden rezervleri de öyle..
Örneğin; elektrik bataryalarının temel hammaddesi olan lityumun dünyadaki rezervinin yüzde 60’ı Bolivya’da..
Biz de “BOR”un yüzde 72’sine sahibiz ve dünyanın gözü “bor”da..
…
Tıpkı Recep Tayyip Erdoğan gibi, 14 yıldır ülkesini başarıyla yöneten ve dördüncü defa seçimi kazanan Devlet Başkanı Evo Morales de önemli reformlar yaptı..
Dış müdahalelere direndi..
Birkaç örnek verirsem, “manzara”yı daha net görürsünüz..
…
Morales, ülkesindeki fakirliği yüzde 65’lerden yüzde 30’lara çekti..
3 milyon Bolivyalıyı fakirlikten orta gelir grubuna taşıdı..
İşsizliği yüzde 3.8’e, enflasyonu yüzde 2.1’e getirdi..
Yüzde 6.2 ile rekor büyümeyi yakaladığı 2008’in son çeyreğinde yüzde 7.1’lik büyümeyle dikkatleri çekti..
Ülkenin doğal gaz ve petrolünü millileştirdi..
Bazı yabancı şirketlerle, ülkesinin lehine yeniden pazarlığa oturdu..
Ve 2007’de İsviçrelilerin elindeki bir maden kompleksini, 2008’de de İtalyanların elindeki telekomünikasyon şirketini millileştirdi..
Ülke gelirlerinin yüzde 60’ı doğal gaz ve petrolden oluşan Bolivya’da Morales, yer altındaki petrolü çıkarmakta kararlıydı..
Venezuela’dan sonra Latin Amerika’da en fazla doğal gaz rezervine sahip olan ülkede son yıllarda petrol arama faaliyetleri artırılmıştı..
Sadece bu yıl 15 keşif kuyusu açılmıştı..
Ülkede ayrıca, “LİTYUM” gibi stratejik bir maden daha bulunuyor..
Bu arada, tamamen gümüşle dolu POTOSİ tepeleri İspanyol, İngiliz ve Hollandalılar tarafından yüzyıllarca Avrupa’ya taşındı..
Onlar zenginleşti, Bolivya halkı fakirleşti..
…
HALK KIŞKIRTILDI
Bu arada, özellikle SU konusunda Bolivya halkı “uluslarüstü” şirketler tarafından canından bezdirildi..
Halk isyan etti, polisle çatıştı, onlarca kişi öldü yüzlerce kişi yaralandı..
Yani, ”darbe” için gerekli ortam hazırlandı..
Başkan Gonzalo Sanchez de Lozada, ekim 2003'te helikopterle ABD'ye kaçmak zorunda kaldı..
Ama halk durmadı, polis de durmadı..
Olaylar büyüdü, genişledi..
Ve 2005 yılında hükümet düşürüldü..
2006’da seçimler yapıldı..
Yeni başkan, yerli halktan biri Evo Morales oldu..
Ama, “ülkesinin çakırını” ön planda tutan Morales, “uluslarüstü şirketlerin ağası” olan ABD’nin işine gelmedi..
…
Biliyorsunuz artık..
ABD, İngiltere ve İsrail ortalığı bütün dünyada ayaklanma ve darbeleri basın-yayın, kitle iletişim araçları, sivil toplum örgütleri ve bankacılık hakimiyetleri sayesinde yapıyor..
Önce halk ayaklanmaları, çatışmalar ve askeri müdahale, sonunda ya istifa ya ölüm..
Bolivya’da da (muhtemelen Morales'in kovduğu küresel şirketler taşeron CIA aracılığıyla) Morales'ten intikamlarını alıyorlar..
Artık büyük sokak gösterilerinin hemen hepsini ABD ve arkasındaki sermaye gücü yönetiyor..
Bolivya'da, Şili'de, Venezuela'da, Bağdat'ta, Hongkong'ta her yerde onlar..
Hatta Paris’te bile..
…
DÜŞMAN AYNI
Özetle..
Hepimizin düşmanı aynı..
Bütün gelişmekte olan ülkelerin, sömürülen, parçalanan, savaştırılan ülkelerin sorunları aynı..
“Bugün Bolivya, yarın belki de biz..” demem bu yüzden..
Dünya, “ülkelerin köleleştirilmesi”yle ilgili örnek kaynıyor..
Ama, içimizdeki bir kesim hala “bunları görmemeyi” yeğliyor..
Umarım, “çok geç olmadan” gözlerini açarlar..
Umarım..