Daha önce defalarca yazdım, bazılarının beynine kazıyıncaya kadar da tekrar edeceğim..
"Kendi kendine yeten güçlü bir Türkiye” istemiyorlar..
Türkiye'nin eskisi gibi, “Ortadoğu'nun merkezi" haline gelmesini istemiyorlar..
IMF'ye kafa tutan bir Türkiye istemiyorlar..
İsrail'e (ve ABD’ye) posta koyan bir Türkiye istemiyorlar..
Cumhuriyet’ten bu yana, (ama daha belirgin olarak 1947 yılından bu yana) "borçlandırarak kendine bağlama" politikasını hep uyguladılar..
Bugün, “Türkiye bunu artık yutmayacağını gösterince” çok bozuldular, “uyanan bir Türkiye” istemiyorlar..
…
ARDIÇ ANLATMIŞ
Bu noktada..
Sabah yazarı Engin Ardıç’ın tespitlerine dikkatinizi çekmek istiyorum..
“Gerçekleri” görmek istemeyenlere, “manzaramızı” çok iyi göstermiş..
Bakalım görebilecek misiniz?
…
“Türkiye'nin önüne Avrupa Birliği havucunu asıp, alacakmış gibi oyalamak etkili bir yoldu..
Türkiye uyanıp ‘başka alternatifler’ aramaya başlayınca (kafasını kaldırıp Şanghay Beşlisi'ne falan bakmaya, Rusya'yla yakınlaşma yolları bulmaya kalkınca) tehlike çanları çaldı..
Türkiye'nin ‘bir imparatorluğun mirasçısı’ olduğu doksan yıldır unutturulmuştu..
Ufak ufak bunu hatırlamaya başlayan bir Türkiye, onları çok rahatsız etti..
Mısır'ın, Suriye'nin, Irak'ın "işlerine karışan" Türkiye işlerine gelmedi..
Türkiye'nin ‘az gelişmişlikten’ yakasını kurtarıp, on yıl gibi kısacık bir sürede ‘orta gelişmişlik’ düzeyine ulaşması, Türkiye'ye mal satmak için uygundu, alkışladılar da..
Ama bunu da aşıp, ‘onlar gibi gelişmiş bir ülke’ olma ihtimali onları ürküttü..
…
‘Bir daha DAVOS'a gelmem’ lafını küfür gibi algıladılar..
‘One minute’ çıkışı, manevi evlatlarına hakaret gibi geldi onlara..
Türkiye'nin, ‘çok büyük ölçüde Müslüman’ olduğunu da hatırlaması, onlara kâbus gibi göründü..
Çünkü, Osmanlı onları yüz yıl sonra bile rahatsız ediyor..
Ölüsünden bile korkuyorlar..
Hele hele kendi uçağını, kendi tankını, kendi bombasını, kendi mermisini kendisi yapan bir Türkiye..
Osmanlı'nın bile ulaşamadığı noktaya yaklaşan Türkiye..
Ne yapıp yapıp karıştıracaklar, sıkıştıracaklar, çökertecekler, bölecekler..
Ki, 1918 yılına geri dönülsün!
…
Yerli allameler, ‘Türkiye'ye en uygun anlaşma Sevr’ derken işte bunu kastediyorlar..
‘Tayyip sizi kandırıyor, savaşa devam edin’ dürtüklemesi bundan kaynaklanıyor..
Hadi Batılı emperyalistleri anladık, kış kışlığını, kuş kuşluğunu yapacak..
Peki yerli ‘kompradorlara’ ne oluyor?
Hani Atatürk sizlere birşeyler söylemişti; ‘Şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhid edebilenler’ hakkında, hatırladınız mı?
Kendi üç kuruşluk çıkarı uğruna Batı'ya uşaklık edenler..
Ve ne pahasına olursa olsun Türkiye'yi bugün vardığı noktaya getirenleri harcamaya çalışanlar..
Şerefsizdir, alçaktır, vatan hainidir..
Ben lafı ortaya ederim, isteyen alır gider..”
…
TAYYİP GİTSİN
Evet, Ardıç’ın dediği gibi; emperyalistler uyanan, gelişen, büyüyen bir Türkiye istemiyorlar..
Ama, bunu gerçekleştiren Recep Tayyip Erdoğan ve ekibini hiç istemiyorlar..
“Gezi”den başlayarak..
Planlı, programlı olaylar yaratıldı, hala yaratılıyor..
Bunun senaristleri, oyuncuları, yönetmenleri var..
Bu senaryoları yazma talimatı verenler var..
Olaylarla eş zamanlı olarak “yabancı medyanın” devreye girmesi var.
Sponsorları var..
…
Yani; Türkiye çok tarafı olan bir planlı yapıyla karşı karşıya..
Tek amaçları;
- Türkiye’deki siyasal iktidarı düşürmek..
- Tayyip Erdoğan’ı itibarsızlaştırmak, halkla onun arasına duvarlar örmek..
- “Tayyip nefreti”ni kullanıp, Türk milletini emellerine alet etmek..
“Erdoğan’ı sevin” demiyorum; sadece “bu amacı” görün yeter..
…
UYANIN ARTIK
Bu yazıyı..
ABD Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger’in bir sözüyle bitirmek istiyorum:
“Amerika iki sebeple güçlüdür;
1- Ülkesindeki vatan hainlerini bulur ve öldürür..
2- Diğer ülkelerdeki vatan hainlerini bulur ve kullanır..”
…
Olan-biteni göremeyecek kadar kör olamazsınız değil mi?