1071 akademisyen..
“Terör propagandasına cezayı hak ihlali gören” Anayasa Mahkemesi kararına karşı bildiri yayınladı..
Bildiride, “Anayasa Mahkemesi terörü meşrulaştıramaz” ifadeleri kullanıldı..
…
EN BÜYÜK SORUN
Evet, bugün de “akademisyenleri” konuşalım biraz..
Aslında,
1- Siyasetin bilimsel incelemesini yapıp, “topluma ve insanlığa yararlı bir siyasetçi kimliği” ortaya koyması gereken akademisyenlerin, siyasetçilerden daha beter siyaset yapması..
2- Hukuk sisteminin de bu siyasete prim tanıması..
3- Sonucunda, “terör” gibi bir belanın meşrulaştırılmaya çalışılması..
Sanırım, Türkiye’nin en büyük sorunu..
Hani; “işsizlik ve terör en büyük sorunumuz” diyorlar ya..
Külliyen yalan, bu siyasetçilerin kendilerini gizleme çabasından başka bir şey değil..
…
“Bildiri” konusuna dönelim..
“Devleti katliam yapmakla suçlayan” bildiriyi imzaladıkları gerekçesiyle, “silahlı terör örgütü propagandası yapmak” suçundan cezalandırılan 10 akademisyen için..
“İfade özgürlüğü ihlal edilmiştir” diyen Anayasa Mahkemesi’ne tepkiler büyüyor..
Bütün hukukçular ve siyasetçiler bilir ki; “en büyük hukuk kamu vicdanıdır”..
Eğer yargı organlarının verdiği bir karar “toplum vicdanı”nı rahatlatmıyor, “adalet yerine geldi” dedirtmiyorsa, o karar yanlıştır..
Anayasa Mahkemesi’nin kararı, toplum vicdanın rahatlatmamıştır..
“Silahlı terör örgütünü yok etmeye çalışan devleti suçlayanlar da bir çeşit teröristtir..”
Kamu vicdanı bunu böyle söylerken, bu tür bir bildiri yayınlayanların yaptığına “ifade özgürlüğü” demek, yanlışların en büyüğüdür..
Ve AYM, işte bu yanlışa imza atmıştır..
…
İŞTE O BİLDİRİ
İsterseniz, o (yanlış) bildiriyi biraz hatırlatayım;
Aralarında CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu'nun da bulunduğu 1128 akademisyen..
Sur, Cizre ve Silopi'de terör örgütü PKK'nın çukur eylemleri sonrası gerçekleştirilen operasyonlarında devleti katliam yapmakla suçlamışTI..
Ve 793 şehit verdiğimiz hendek operasyonları başladığı sırada, "Devlet Katliam Yapıyor" başlıklı bildiriyi yayınlamıştı..
Söz konusu bildiri, 11 Ocak 2016 tarihinde yayınlanmıştı..
Düşünün..
Hem, “devlet terörü yok etsin” diyeceksiniz, hem de teröristi etkisiz hale getiren devleti “katliam yapıyor” diye suçlayacak ve teröriste arka çıkacaksınız..
Bu sizce, “düşünce özgürlüğü” kapsamına girer mi?
…
Nitekim..
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianamede..
1- Bildirinin öz itibariyle PKK'nın yayınladığı bildirilerden bir farkının olmadığına..
2- Bildiri başlığının katliam, işkence ve sürgün gibi kelime veya kavramların bilinçli olarak seçilerek özellikle metin içerisinde kullanıldığı ve vurgulandığına..
Dikkat çekildi..
…
1071 AKADEMİSYEN
Doğal olarak..
Yanlışa karşı tepkilerin veya karşı bildirilerin gelmesi de kaçınılmazdır..
Nitekim, önceki gün 1071 akademisyen de bu tepkisini bir bildiri yayınlayarak ortaya koydu..
1071 akademisyenin imzaladığı bildiride..
Sözde "barış bildirisi" adı altında terör örgütü propagandası yapan bazı akademisyenlerin ceza almalarını "hak ihlali" gören Anayasa Mahkemesi'nin skandal bir karara imza attıklarına dikkat çekildi..
Ve "bu karar şehit ve gazilerimizin hatırasını zedelemiş, maşeri vicdanı yaralamıştır" denildi..
…
Bildiri özetle şöyle:
"Terörle mücadele ettiği için devleti suçlayan açıklamalar yapmak dünyanın hiçbir ülkesinde ifade özgürlüğü olarak değerlendirilmez..
Bu kararın, terör örgütlerine karşı etkin operasyonların gerçekleştirildiği bir dönemde alınması ise ayrıca dikkat çekicidir..
Aşağıda imzası bulunan biz akademisyenler, terörle mücadeleyi sekteye uğratmayı ve ülkemizi karalamayı amaçlayan her türlü kurum, organizasyon ve inisiyatifin karşısında olduğumuzu ve olmaya devam edeceğimizi beyan ediyoruz..”
…
BUNA RAZI OLMAYIN
Şimdi..
Bu toplumun birer ferdi olarak, “elinizi vicdanınıza koyun” ve söyleyin lütfen;
Türk milleti adına karar vermekle yetkili kılınan Anayasa Mahkemesi'nin verdiği karar, adalete ve kamu vicdanına aykırı mı değil mi?
…
AYM kararına sadece 1071 akademisyen değil, bütün Türkiye karşı çıkmalıdır..
Çünkü, “başka Türkiye yok”..