Hani hep, “eğitim” diyoruz ya..
Ve eğitimi de hep “hükümetten, Milli Eğitim’den” bekleyip, bunu da (çıkarımıza göre) siyasi bir linçe dönüştürüyoruz ya..
İşte bugün yazacağım konu, tam da bunu anlatıyor..
Yani, “çocuk aslında eğitimi ne zaman ve kimden almalı”yı anlatıyor..
Umarım, bir ders çıkartırsınız..
…
“EĞİTİM” ÖRNEĞİ
Önce şunu sormak zorundayım;
“Çocuğunuzu GERÇEKTEN seviyor musunuz?”
“Evet, tabii ki, elbette, sorulur mu” diyorsanız..
Yrd. Doç. Dr. Saniye Bencik Kangal’ın anlattığı şu olayı çok dikkatlice okuyun derim..
Dilinize doladığınız o “eğitim”i çok iyi anlatıyor..
…
“Dün bir kitapçıda kasada sıradayken, önümde 2 yaşlarında bir çocuk elinde bir dinozor bir de arabayla bekliyordu..
Anne bu iki oyuncağı kasiyere uzatırken, bir taraftan da ‘evde bir sürü dinozor var zaten’ diye söyleniyordu..
Kasiyer ürünleri okutup ‘bu dinozor 90 lira alacak mısınız’ diye sorunca, ‘siz sadece arabayı koyun torbaya, aldık deriz’ dedi..
Bu durumlarda olaylara pek müdahale etmem..
Bu sefer duramadım ve dedim ki;
‘Bence almayacağınızı söyleyin, sonra çok hayal kırıklığı yaşar, kendisini kandırılmış hisseder..’
Kadının çocuğuna dönüp, ‘dinozoru alamıyoruz’ demesiyle çocuğun elindeki dondurmayı yere fırlatıp, ağlamaya başlaması bir oldu..
İçimden, ‘bu kadın seni paralayacak, yaşlı teyzeler gibi oldun, niye burnunu sokuyorsun’ diye kendi kendime kızıyordum..
Bir yandan da, ‘şu saatten sonra sakın o dinozoru alma’ diye sessiz çığlıklar attım..
Ama beni duyan olmadı..
Ve…
‘Kıyamam ben senin gözyaşlarına tamam tamam alıyoruz” deyip, dinozoru da alıp hızla uzaklaştılar..
Dışarı çıktığımda çocuk dondurmacının önünde yeni dondurmasını alıyordu..
…
Peki, ne mi yapsaydı o anne?
Madem o dinozoru almak istemiyordu, öyleyse çocuk yere yatıp tepinse de almayacaktı..
Geçmiş olsun..
Artık nur topu gibi bir ‘davranış problemi’ oldu..
Çocuk herhangi bir şey istediğinde ve olmadığında her zaman elindekini fırlatıp, ağlamaya başlayacak..
…
İşte doyumsuz çocuklar böyle yetişiyor..
Şimdi bir dinozor alıyor olabilirsin, peki ilerde Ferrari isteyince ne olacak?
Ya da hoşlandığı kız başkasına aşık olunca?
İstediği üniversiteyi kazanamayınca nasıl bir ruh haline bürünecek?
Düşüp bacağı kanasa evet, göz yaşlarına kıyamayız..
Ama ‘doyumsuzluktan’ ve sizin eseriniz olan ‘şımarıklığından’ ağlıyorsa, kıyılmayacak bir durum yok..
Tam tersi..
Ağlıyor diye her istediğini yaparak kıymayın yavrunuza…”
…
NE EKTİĞİNİZİ BİLİN
Demek ki neymiş?
“Eğitimi OKUL değil, önce AİLE verecek”miş..
İşte bu şekilde, “eğitimsiz” yetiştirdiğimiz çocuklar da maalesef “bencil” bir kişiliğe bürünüyor..
Ve büyüyüp de bir işyerinde bir kurumda ya da siyasette/devlette “yönetici” olduğunda, sadece “kendisi için” çalışıyor..
İdealler fasa fiso..
Vatan-millet angarya..
Bütün çabaları, köşebaşlarını tutarak “rabbena hep bana”..
…
Farkedin artık;
Ektiğimizi biçiyoruz..
Hatta rüzgar ekiyor fırtına biçiyoruz..
Diyorum ki;
Kim ve ne olursanız olun, herkes “sorumluluğunu” bilecek..
Ve ona göre de hareket edecek..
Yoksa, ya çocuk bildirir haddinizi ya da hayat..
Benden söylemesi..