Defalarca yazdım..
Maalesef “kadınlar” bu yazdıklarımızı ya anlamıyor, ya da anlamak işlerine gelmiyor..
Ve Kadınlar Günü nedeniyle “bir şeyler söylemek için” fırsatı kaçırmıyor..
Her ağzını açan kadın ve kadın yalakası erkek de “ezbercilik” yapıyor..
…
KORO HALİNDE ‘NAKARAT’
Her 8 Mart öncesinde..
Kadın derneklerinin yöneticileri toplantılar düzenler..
Ve düzenledikleri her toplantıda da sürekli olarak “kadına yönelik şiddete hayır” derler..
İçlerinden çoğu da, “kadınlara yönelik şiddet ve gericilik son günlerde arttı” der..
Siyasetçiler de “koro” halinde kadınlara hoş görünebilmek için” yarışa girer..
Bu kadın dernekleri de siyasetçiler de, galiba dünya ve Türkiye gerçeğinden çok uzak bir yerlerde yaşıyorlar..
Bu nedenle..
Bir 8 Mart’ta daha yeniden bu “kadın-erkek ve şiddet” konusuna girmem gerekiyor..
Sürç-i lisan edersem affola..
…
ERKEĞİ KADIN YÖNETİYOR
Önce şunu belirtmekte fayda var;
Şiddet, taciz, tecavüz, cinayet gibi sorunlar sadece Türkiye’de değil, bütün dünya ülkelerinde yaşanan bir gerçek..
Bu nedenle, lütfen “bütün bunlar sadece Türkiye’de oluyormuş” gibi gösterip/konuşup da kendi ülkenizi aşağılamaktan vazgeçin artık..
…
Dünyanın her yerinde kadının, genellikle ikinci sınıf insan gibi görüldüğü söylenir..
Oysa bu söylem de, kadınların serzenişleri de “doğru” değildir..
Ağzını açan kadın hep, “erkek egemen toplum”dan söz eder..
Bu ifade ise hiç doğru değildir..
Çünkü..
Kimliği ve makamı ne olursa olsun; “bütün erkekleri (anne-abla-eş-nişanlı-sevgili gibi) kadınlar yönetir ve yönlendirir”..
Yani..
Kadının “ikinci sınıf insan” olduğu iddiası da, “erkek egemen toplum” olduğu lafları da gerçeği yansıtmaz..
Sadece “acizliği ve aptallığı” yansıtır..
Ayrıca..
“Kadının kadına ettiği”ni bir erkek asla edemez..
…
CİNAYET “ŞİDDET” MİDİR?
Bunu biraz deşelim mi?
“Kadına yönelik şiddet”in artmasına örnek olarak “kadın cinayetleri” de gösteriliyor..
Ben cinayeti bir “şiddet” olarak görmüyorum..
Cinayet cinayettir, yani “cani”liktir, bir hayatı sonlandırmadır, kendini Tanrı’nın yerine koymaktır..
Bunun kadını da birdir, erkeği de..
“Şiddet” ise, “cezalandırma”dır..
Korkutarak kendi isteklerinin yerine getirilmesini sağlamak için yapılan bir tür “sapkınlık”tır..
Kabul edilemez bir “ruh hastalığı”dır..
Ve cinslere göre ayrım yapmak, yanlış ve yanlı olur..
Erkek “fiziki şiddet”e başvuruyor, kadın ise “psikolojik şiddet”e..
İkisi de kötü, ikisi de kabul edilemez..
Kadın da erkek de, kendini bilecek, önce “insan” olacak, “kimse kimseyi suçlamayacak”..
Yoksa?
Yüzyıllar geçer, ama iki cinsin çekişmesi, kavgası, -özetle- “şiddet” asla bitmez..
…
KADININ KADINA ETTİĞİ
Gelelim, “kadının kadına ettiğini erkek edemez” durumuna..
“Mobbing ile Mücadele Derneği” gelen mobbing (işyerinde psikolojik şiddet, baskı, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı vermek) şikayetlerini değerlendirmiş..
Diyorlar ki;
“Mobbing en çok kadınlara uygulanıyor, ama bu yine en çok kadınlar tarafından yapılıyor..”
Ne demek bu?
“Şiddetten şikayetçi olan ‘kadın kısmı’ da, fırsat bulduğu anda şiddete başvuruyor” demek..
Kadınların şikayetleriyle ne yaman bir çelişki bu, değil mi?
…
YARIMSINIZ, “BİR” OLUN..
Gerçekler böyle iken..
“Şiddet uygulama” konusunda sadece erkeklerin suçlanması kabul edilemez..
Kadın da erkek de tek başına sadece “yarım”dır, bir araya gelince “bir” olabilirler..
Her iki cins de “insandaki şiddet eğilimi” gerçeğini kabul edip, birbirini suçlamak yerine birbirleriyle uyumlu olmak için, “bir” olmak için ellerinden geleni yapmalılar..
Niye?
Çekişmek ve didişmek yerine rahat ve huzurlu bir hayat yaşanabilsin diye..
Bunu istemez misiniz?