“Özgür basın” söylemlerini herkes kendine göre yorumluyor..
Siyasetçiler gazetecilere, “yandaş, satılık kalem, kalemşör” şeklinde yakıştırmalar yapıyor..
Ve “kendi düşünce tarzına göre” gazeteciye şekil vermeye çalışıyor..
Son zamanlarda bunlar sıklaştığı için, bugün bu yazıyı yazma gereği duydum..
Lütfen sürekli olarak aklınızda bulunsun..
…
NASIL “GAZETECİ”
GÜCÜ ELİNDE BULUNDURAN (kim olursa olsun-ne iş yaparsa yapsın) HERKES, daima “gazeteci benim yanımda olmalı, benim istediğim gibi olmalı” der..
Bunun için de şantaj-tehdit-rüşvet dahil “her türlü yola” başvurur..
Madalyonun öbür tarafına bakalım..
Gazeteciler, aslında “yaşam standartları yüksek olması gereken” kişilerdir..
Ama çok büyük bir çoğunluğu asla bu standarda ulaşamaz..
Hatta maaşı ile asla geçinemez, çoğu maaş bile almaz, alamaz..
Bu şartlarda çalışan kişilerin, “gücü elinde bulunduranlara” karşı koyması son derece zordur..
Ortada böyle bir manzara varken..
“Özgür basın”dan söz etmek kadar abes bir şey olamaz..
…
“FARKLI” MESLEK
Böyle söyledim diye hemen, “demek ki gazeteciler gücü elinde bulunduranların esiri durumunda” diye düşünmeyin..
Gazetecilik, diğer hiçbir mesleğe benzemez..
Gazeteci; eline kalem alıp haber yaparken, makale yazarken, eleştiri yaparken sürekli olarak kendisiyle hesaplaşır..
“Kendisine olan saygısını” kaybetmekten korkar..
“Yalanı en kolay ve en çabuk ortaya çıkan meslek” olduğu için, yalana pek cesaret edemez..
Topluma direk hitap ettiği için, insanların gözünde küçük düşmek, ezik gezmek istemez..
Gerçekten gazetecilik yapanlarda “idealistlik” asla ölmez..
…
İşte bu nedenlerledir ki, gazeteci kimsenin “esiri-emir kulu-memuru-sözcüsü” olmak istemez..
Olanlar var mıdır?
Vardır, olabilir..
Ama, zaten onları “gazeteci” olarak kabul etmek mümkün değildir..
Nitekim..
Kendini “gazeteci” olarak tanıtıp da “gazetecilik” yapmayanlar, birer-ikişer bu bünyenin içinde kaybolup gitmişlerdir..
Bundan sonra da böyle olacaktır..
…
24 SAAT MESAİDE
“Gazetecilik” zor iştir, herkes bu yükü kaldıramaz..
Niye mi zor?
“Gazeteci genç ölür..” başlığıyla Milliyet Gazetesi’nin 5 Mayıs 1988 tarihli nüshasında yer alan haber bunu çok iyi anlatıyor....
…
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi, bir dava dolayısıyla verdiği kararda..
“Gazetecinin uykusunda bile işbaşında olduğunu..
Basın hayatının yıpratıcı ve öldürücü nitelik taşıdığını..
Basın mesleğinde çalışanların ortalama ömrünün 44 yıl 8 ay olduğunu..”
İfade etmiş..
Ve..
“Gazetecilik mesleği”ne ilişkin yasanın gerekçesine dayanarak, bir dava ile görüşünü şöyle bildirmiş:
“Kontak anahtarını kapatan sürücü, kazmasını bırakan işçi için dinlenme veya istirahate çekilme imkanı vardır..
Fakat gazetenin fikir işçisi..
Düşündüğü, gördüğü, duyduğu için..
Sinemada, tiyatroda hatta gece uykusunda bile işbaşında sayılır..
Basın mesleğinde çalışanların yaş ortalaması 44 yıl 8 aydır..
Şu halde basın mesleği yıpratıcı ve öldürücüdür..”
…
Gazetecileri suçlamadan önce iyi düşünün ve asla “önyargılı” olmayın..