Sık sık söylediğim gibi;
Hiçbir şey göründüğü ve gösterildiği gibi değildir..
Gerçeğe ulaşmak istiyorsanız sosyal medyaya gözünüzü ve kulağınızı tıkayın, soru sorun, araştırın..
Şimdi yazacaklarıma da bu açıdan bakın..
…
SEÇİM KARARI NİYE?
“Sandık Başkanı ya da kurul üyesi” olarak görev verilmemesi gereken;
- CHP’li belediyelerde görev yapan 146 zabıta memuru..
- Çoğu İş Bankası'nda çalışan 322 banka çalışanı
- FETÖ ya da PKK’ya destek verdiği için kamudan ihraç edilen 14 kişi..
- Türk Silahlı Kuvvetleri'ne mensup 30 askeri personel..
- CHP’li belediye şirketlerinde işçi olarak çalışan 189 kişi..
- CHP’li belediyelerde SSK’lı olarak çalışan 726 kişi..
- Taşerondan kadroya geçen ama henüz memur statüsü kazanmayan 743 kişi..
- Başında bulundukları şirketleri KHK ile kapatılan ancak başka kurumlarda SSK'lı olarak çalışan 22 kişi..
- Ve 149 emekli..
“Sandık Başkanı ya da kurul üyesi” olarak görevlendirilmiş..
Bunlar, Ak Parti’nin İstanbul seçimlerinin yenilenmesi için gerekçe gösterdiği “resmi rakamlar”..
Ve YSK'nın iptal gerekçelerinden birincisi..
…
Bitmedi..
YSK, yaptığı araştırmada;
1- İstanbul’da 22 sandıkla ilgili sonuçların veri olarak sisteme girilmediğini belirlemiş..
2- Yukarıda belirttiğim yasaklı kişilerin görev yaptığı 101 sandığın sonuçlarının YSK’ya imzasız ve mühürsüz olarak teslim edildiği tespit edilmiş..
3- Kanunun aradığı bu iki konuda, usulsüzlük yapılan sandık sayısı 123 olarak tespit edilmiş.. (NOT: Bu sandıklardaki toplam oy sayısı 42 bin civarında..)
Bu durumda;
Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım arasındaki oy farkı 13 bin olduğu ve ortalıkta görünmeyen 42 bin oyun ne olduğu bilinmediği için YSK bu oyların sağlıklı olarak sisteme girilmesi durumunda farkın kapanabileceğine kanaat getirmiş..
Ve
Yarısı boş, yarısı imzasız olan seçim sayım cetvelinde “kime oy verildiği belli olmadığı için” durum netleşsin diye seçimin yenilenmesine karar vermiş..
…
HUKUK DEVLETİ İSEK
Buraya kadar anlaşılmayan bir şey yok sanırım..
Devam edelim..
Türkiye “bir hukuk devleti”..
Ne tür bir olay olursa olsun; “olayların hukuki süreci”nin nasıl ve ne şartlarda değerlendirileceği ve “adalet”in yerini bulması için hangi yolların takip edileceği bellidir..
Her insan ya da kurum “kafasına ya da çıkarına göre” hukuk üretemez..
Hakimler lehine karar verdiğinde, “ben en çok YSK’ya güveniyorum” diyeceksin, ardından belgeler ışığında karar aleyhine verildiğinde, “YSK en güvenilmez kurum” feryatlarıyla hakimlere hakaret yağdırıp hedef göstereceksin..
Bu, “hukuk tanımazlık”tır, aymazlıktır..
Daha da önemlisi; farklı görüşteki fertleri birbirine karşı kışkırtmaktır, yaşadığın ülkeyi aşağılamaktır..
…
Dikkat ettiniz mi?
YSK’nın İstanbul seçimlerinin yenilenmesine karar verdiği andan itibaren sosyal medyada YSK ve hükümet adeta infaz ediliyor..
Seçimlerdeki hile ve hırsızlıkları görüp, “milletin iradesi sandığa yansımalı” diyen YSK üyeleri fotoğraflarıyla yayınlanarak hedef gösteriliyor..
Bir sürü “sahte hesap” çıktı ortaya..
Ve hemen hepsi de –aşağı yukarı aynı cümleleri kullanarak- hakaretler yağdırıyor, milleti kışkırtıyor..
Baylar ve bayanlar, derdiniz ne sizin?
Bir “seçim iptali” Türkiye’de ilk defa olmuyor..
Yasaklı ve şüpheli kişilerin görev alamayacağı, dolayısıyla halkın iradesinin sandığa yansıyacağı “adaletli” bir seçim yapılacak, o kadar..
“Halkın iradesinin sandığa yansıması”ndan mı korkuyorsunuz?
Yapmayın..
Bugün karşı çıktığınız, çiğnemeye kalktığınız “belgelere göre karar veren” hukuk sistemi, bir gün mutlaka size de lazım olacak..
Bunu asla unutmayın..
…
MESELE ÇOK FARKLI
Aklıma ne geliyor biliyor musunuz?
“Her şey güzel olacak” lafını ağızlarına sakız edenlere bakıyorum da, Gezi ve 15 Temmuz’da kışkıran ve kışkırtanlardan yana olanlar..
Ve bence mesele ne Ekrem İmamoğlu ne de İstanbul belediye başkanlığı..
Mesele, “Türkiye üretmesin, Türkiye kendini yönetmesin, Türkiye kendi kendine yetmesin”..
Mesele, “eski düzen yeniden gelsin”..
Hala anlamadınız mı?