Yaklaşık 50 yıl önce Ankaraı’da “spor muhabiri” olarak başladığım gazetecilik mesleğinin, “spor müdürü, istihbarat şefi, yazı işleri müdürü, genel yayın müdürü” gibi her kademesinde çalıştım..
94’te emekli olup Antalya’ya geldim, mesleğe “moderatör ve yorumcu” olarak devam ediyorum..
İşim bütün partileri, bütün aktörleri, bütün siyasi aktiviteleri, hatta hayatı izlemek ve oradan toplum adına sonuç çıkarmak..
Ve bunu kamuoyu ile paylaşmak..
…
100 YILDA BİR GELİR
Bugün size çok açık-çok net ve tartışmasız bir gerçeği aktarmak istiyorum..
…
Ülkenin son 40-50 yılının siyasi kırılmalarını ve aktörlerini birebir yaşadım..
Çok adam ve çok olay gördüm..
Siyasi tarihimizin en büyük kırılmalarına (darbeler, muhtıralar, kaos, iç savaş, vs...) tanık oldum..
Ama, böyle bir dönem yaşamadım..
Ve Kemal Kılıçdaroğlu gibi biri “Genel Başkan” hiç görmedim..
Bugüne kadar hakkında yazılanlar, hatta bundan sonra yazılacaklar..
Onu ve zihniyetini anlatmaya yetmez/yetmeyecektir..
Hangi “ağır yakıştırmalar”da bulunursanız bulunun, söyledikleriniz yine de hafif kalacaktır..
- Bir oturuşta kırk yalan birden söylüyor..
- Yalan söylemeye utanmıyor..
- Ortaya çıkarılmış yalanlarının cezai ve ahlaki sorumluluğunu taşımıyor..
- Buna rağmen “iddiacı” tavrını sürdürüyor..
- Ve sürekli olarak “alacaklı” gibi davranıyor..
Emin olun, böylesi yüzyılda bir gelir..
Bu da CHP’ye nasip oldu..
Hayırlı mı oldu hayırsız mı oldu?
Bunun cevabını, “kamuoyu yoklamalarında oyları yüzde 16’lara kadar düşen CHP’liler” versin artık..
…
İŞTE SİZE “DİKTATÖR”
Şimdi de, Erdoğan’a yapılan “diktatör” benzetmesinin, aslında işte bu Kılıçdaroğlu için yapılması gerektiğini anlatacağım..
Ama, önce Erdoğan’ın dün il başkanları toplantısında yaptığı konuşmadan bir bölümü aktarmak istiyorum..
Sonra Kılıçdaroğlu’na döneceğim..
…
Erdoğan şöyle dedi:
“Siz bakmayın bazılarının AK Parti'yi tek adamlıkla suçlamalarına..
Bu ülkede diktatör görmek isteyen, bir gecede 15 milletvekiline; partisine, kamuoyuna ve milletimize hiçbir makul gerekçe göstermeden, siyaset mühendisliği ürünü yöntemlerle zorla parti değiştirtenlere bakmalıdır..
15 milletvekili, bunları ağlatarak kendi evinden kabul edemeyeceği bir yere ihraç ediyorsun, gönderiyorsun..
Bunu, diktatörler yapar..”
…
Kılıçdaroğlu’nun diktatörlüğü bu 15 milletvekili ile sınırlı sanmayın..
Dikkat edin, sürekli olarak partisine “yasak” getiriyor..
- Benden izinsiz açıklama yapmayın, TV’ye çıkmayın..
- Parti içinde muhalif ses duymak istemiyorum..
- Ön seçim falan yapılmayacak, adayları ben belirleyeceğim..
- Abdullah Gül aleyhine tek bir kelime bile duymak istemiyorum..
- Hiçbir CHP’li ittifak yapacağımız partilerle ile ilgili konuşmasın, eleştirmesin, yorum yapmasın..
Bitmedi..
“Tıpış tıpış sandık başına gitmeyen” CHP’lileri de kapının önüne koyacak biliyorsunuz..
…
NİYE “ADAY” OLMUYOR?
En çok merak edilen bir konu da, “partisinin bütün ısrarlarına rağmen Kılıçdaroğılu niye Cumhurbaşkanı adayı olmuyor da dışarıdan bir aday arıyor?”
Kulislere ve bazı CHP’lilere göre; bunun iki nedeni var..
1- Cumhurbaşkanlığı’na aday olursa, milletvekili seçilemeyecek..
Yarışı kaybettiğinde, “CHP’nin başında Meclis’te olamayan bir genel başkan” olacak..
Bu durumda parti (ve ona sufle verenler) onu başlarında tutmaz, bunu biliyor..
2- Kılıçdaroğlu’nun geçtiğimiz ay yaptırdığı anketlerde oylarda büyük gerileme oldu..
Mart ayındaki anketlerde yüzde 19 gözüken CHP oyları, nisan anketlerinde yüzde 16’ya düştü..
Parti yöneticileri ile paylaştığı anketlerde adaylığının siyasi sonu olacağından korkan Kılıçdaroğlu da, “ne olursa olsun aday olmayacağım” diyerek, partiden gelen talebi kesin bir dille reddetti..
…
İşte size Kılıçdaroğlu’nun özeti..
Ne yapacağınız size kalmış..