İnsanoğlunun yaşadığı olumsuzluklar; bitmeyen savaşlar, ölümler, açlık, gelir dağılımındaki dayanılmaz adaletsizlik, yolsuzluk ve rüşvetler dizisi..
“Bütün bu kötülüklerde kim suçlu kim suçsuz” diye tartışmaktan, asıl yapmamız gerekeni unutuyoruz galiba..
Gelin bu durumu, bir mitos olan “Pandora’nın Kutusu” ile irdeleyelim..
Çünkü; kötülüklerin kaynağı olanlar, insanları yönetmek için “mitosları” da çok iyi kullanırlar..
Bugün de, hem sık kullanılan “Pandora’nın Kutusu” hikayesini öğrenelim, hem de “aslında nasıl olmamız gerektiğine” bir karar verelim..
…
PANDORA’NIN KUTUSU
Pandora’nın Kutusu gibi mitolojik söylemler bize neyi anlatır?
Mitolojiler; aslında “sınıflı uygarlık”la birlikte ekonomik politik mücadelelerin gerçekleştirildiği öyküler toplamıdır..
Çıkar çevreleri ya da ürün tekelleri, “sömürünün meşrulaşması” için din ve hukukun yanında mutlaka mitolojilere gereksinme duyarlar..
Diğer yandan da mitolojiler bize, “evreni, doğayı anlama, kavrama ve açıklamada” ipuçları verirler..
…
Pandora’nın Kutusu da bunlardan biridir..
Bu mitos hakkında farklı söylemler olsa da, özünde aynıdır..
Zeus’un buyruğuyla Demirci Tanrı Hephaistos, toprak ve suyla yaptığı heykele Tanrıça Afrodit’in biçimini vererek ilk kadını yaratır..
Adına da, “bütün tanrıların özelliklerini taşıyan” anlamına gelen Pandora (Tüm Armağan) denilir..
Ancak yüklenilen özellikler, hileci ve düzenbaz tanrı ve tanrıçaların özellikleridir..
Tanrılar, Pandora’ya özelliklerinden birer parça verirken, bir de ona bir kutu armağan ederler..
Bu kutu, “bütün kötülüklerin doldurulduğu” bir kutudur..
Kutuyu da hiçbir şekilde açmaması için tembihlerler..
Ancak, tanrılar Pandora’nın ya da bir başka kişinin bu kutuyu bir gün merakına yenilerek açacağını ve kötülüklerin dünyaya yayılacağını bilerek verirler..
Eş olarak gönderildiği Epimetheus, bir gün Pandora’nın kutusunda ne olduğunu merak ederek açar..
Kutu açılınca dünyaya hastalık, açlık, savaş, kıskançlık, yolsuzluk ve rüşvet gibi kötülükler yayılır..
Epimetheus hemen kutuyu kapatır..
Pandora da, onu bu kadar korkutanın ne olduğunu merak ederek kutuyu tekrar açar..
Kutunun içinde kalan son kötülükler de dışarı çıkar..
Son anda ise Pandora kutudan çıkacak olan “UMUT”u yakalar..
Pandora’nın kutusunda yalnızca umut kalmıştır..
…
NEYİN HİKAYESİ BU?
“Pandora’nın Kutusu” mitosu, aslında sınıflı uygarlığın sürekli ve kesintisiz sürmesi için, “Ana Tanrıçası olarak simgeleşen kadının otoritesi”nin elinden alınıp, derin bir sömürüye tabi tutulmasının adım adım gerçekleştirilmesinin bir öyküsüdür..
Yani; eşitlikçi bir düzenin yaratıcısı Ana Tanrıça’nın yenilgisi ya da insanların köleleşmesidir..
…
Dönelim günümüze..
İnsanoğlu bitmeyen savaşlar, ölümler, açlık, gelir dağılımındaki dayanılmaz eşitsizlikler, yolsuzluk ve rüşvetler dizisi ile içiçe yaşıyor..
Bütün bunlar da, “yaşamın doğal bir sonucu” olarak kabul ettiriliyor ve yaratıcısı olan liberal ekonominin açmazları göz ardı ediliyor..
Biliyorsunuz; liberal ekonomide her şeyi düzenleyen gizli bir el vardır..
Bu sistemin işleyişi, kimi temel inançlara dayanır..
Ve düzenin baş tanrısı, “PARA”dır..
Kulların bütün derdi de, “para tanrısı”na ulaşmaktır..
Paraya ulaşmak için, milyonlarca insanın katledilmesine yol açan savaşlar çıkartılır..
Demokrasi ve uygarlık götürme söylemiyle ülkeler yok edilir, oralarda var olan uygarlıklar da yağmalanır..
Irak ve Libya, buna en çarpıcı örnektir..
Bir yandan da, “parçala ve yönet” ilkesiyle ulus devletler parçalanır, aynı kaderi paylaşan insanlar (Suriye’de ve Mısır’da olduğu gibi) boğaz boğaza getirilir..
…
AKLINIZI KULLANIN
Evet, bütün bu kötülüklerden kurtulabilmek için elimizdeki tek şey, “Pandora’nın kutusunda kalan UMUT”tur..
İnsanoğlu bu umudu destekleyecek birikime de sahiptir..
Ama, insanların bu umuda sarılmasına asla izin verilmiyor..
Ve bizler, “sağ-sol, iktidar-muhalefet, KK-RTE, Türk-Kürt, Alevi-Sünni” ikilemleriyle boğuşturuluyoruz..
Aklımızı kullanmıyoruz..
Ve “umut” da yerini “kötülüklere” bırakmak zorunda kalıyor..
Yani; rüzgar ekiyor fırtına biçiyoruz..
Kimse halinden şikayet etmesin..