CHP’nin İstanbul Büyükşehir adayı Ekrem İmamoğlu’nun “medyayı tehdit” olayından sonra..
Onlarca yıldır, binlerce kez duyduğum ve ömrüm olursa yüzbinlerce kere daha duyacağım “laflar” yine tekrar ediliyor:
“Basın hürdür, tehdit edilemez, sansür edilemez..”
…
HİÇBİR ŞEY DEĞİŞMEDİ
50 yıldır bu meslekteyim..
Nice hükümetler geldi geçti..
Darbeler yapıldı.
Sözler verildi..
Hiçbir şey değişmedi..
Gazeteci “basın hürdür” diye bağırıyor, ama kimse bunu iplemiyor..
…
Eğri oturup, doğru konuşalım..
O “basın hürdür, sansür edilemez” diye bağıran arkadaşlarımız, gerçekten “hür” olduklarına inanıyorlar mı?
“Hür basın” olabilmenin gereklerini yerine getiriyorlar mı?
Gelin buna biraz bakalım..
…
“BAĞIMSIZ” NE DEMEK?
“Hür”ün sözlükteki karşılığı, “özgür, bağımsız”..
Özgür-bağımsız ne demek?
“Davranışlarını, tutumunu, girişimlerini herhangi bir gücün etkisinde kalmadan düzenleyebilen” demek..
Görüşlerine ve tespitlerine güvendiğim araştırmacı-yazar Yılmaz Dikbaş, “İğfal” isimli kitabında “belgelere” dayanarak, Türkiye’deki “basın hürdür” diyen, ama “hür olmayan” gazetecileri isim isim yazmış..
Dikbaş şöyle diyor:
“Birinden ‘hibe’ (karşılıksız para) alan biri, bunun altında ezilir, para aldığı kişiye yaranmak ister..
İnsan psikoloji böyledir..
Türkiye’deki gazetecilerin, (özellikle köşe kapmış, üst düzey yönetici olanlar) AB’den hibe almışlar, hala da alıyorlar..
Şimdi bu gazetecileri hür olarak kabul edebilir miyiz?
Kendi özgür düşüncelerini özgürce yazabilirler veya televizyonlarda söyleyebilirler mi?”
…
(Aslında bu hibe alanlar arasında profesörler, belediyeler, dernekler daha çok kişi ve kuruluş var, ama bugün onlar konumuz değil..)
…
“KÜÇÜK” BİR ÖRNEK
İsterseniz Antalya’dan küçük bir örnek de ben vereyim..
Turizm fuarlarına/yurtdışı seyahatlerine Antalya’dan giden “gazeteciler” oluyor..
Köşe yazarları, gazete ve internet gazetesi sahipleri vesaire..
Nasıl gidiyorlar?
Bir belediyenin, bir Oda’nın ya da bir turizmcinin sağladığı imkanlarla..
Şimdi soruyorum:
“Bu arkadaşlarımız, kendilerine bedava yurtdışı seyahat imkanı sağlayan belediye veya Oda başkanı ya da turizmciyle ilgili olumsuz bir şey olsa, onlarla ilgili ‘olumsuz’ bir şey yazabilir ya da haber yapabilirler mi?”
Yazamazlar, yapamazlar..
Ya da..
Bazı gazeteciler bir gruba, bir zümreye dayıyor sırtını, alıyor ekstra maaşını ve onlar ne isterse onu yazıyor, onu haber yapıyor..
Ve iyi izleyin göreceksiniz..
“Basın hürdür, tehdit edilemez, sansür edilemez” diye ahkam kesenler de genellikle bu arkadaşlarımız oluyor hep..
…
“İmamoğlu’nun tehdit olayı başka, senin anlattığın başka, ne alaka” diyenleriniz olacaktır..
CHP’liler bu tehdidi ilk defa yapmıyor..
Eski Genel Sekreter Gürsel Tekin de İzmir’de, “iktidara geldiğimizde birçok gazeteyi kapatacağız” demedi mi?
Bu cesareti nereden alıyorlar?
“Özgür-bağımsız olamayan” gazeteciler ve gazetelerden alıyorlar..
Eğer bu medya özgür-bağımsız olsaydı, şu anda İmamoğlu da, Tekin de veya bu gibi bir dünya kişi de siyaset sahnesinden çoktan yok edilmiş olurdu..
Kusura bakmayın, ama böyle başa böyle tarak..
Aldıkları hibelerle, bedava seyahatlerle ve ekstra maaşlarla “hür basın” olabilmenin yollarını kendileri tıkayanlar, bunlara kızmayacak..
Bence az bile yapıyorlar..
…
OLMAK YA DA OLMAMAK
Özetle..
Gazeteciler “hür olmak” istiyorsa..
Öncelikle “özgür düşüncelerini kısıtlayacak ilişkilerden” kendilerini soyutlamak zorundalar..
Yoksa..
Bir-iki meslektaşı tutuklanınca veya biri çıkıp tehdit edince ayağa kalkıp bağırmakla “özgür-hür” olunmuyor..
Ve biz gazetecilerin hayatı, “sansür edilmeyen hür basın istemekle ve bizi iplemeyenleri izlemekle” geçip gidiyor..