Bu yazıyı..
Kırıkkale'de eski kocası tarafından 10 yaşındaki çocuğunun yanında vahşice katledilen Emine Bulut'un annesinin yakınmasından kahrolduğum için yazıyorum..
“Sosyal medya soytarıları”na ve “durumdan rant çıkaran” siyasetçilere söyleyecek bir çift lafım var..
İsteyen herkes üstüne alınabilir..
…
FADİME TEYZE
Olay anını anlatırken gözyaşlarına boğulan Emine Bulut’un annesi Fadime Teyze diyor ki;
“10 yaşındaki çocuk ambulans çağırın diye yırtınıyor, ama onlar çekim yapıyor..
Bu çekimi yapıyor eli tutuyor da, o çocuk orada çırpınırken nasıl oluyor da o çocuğu oradan kurtaramıyor?
Issız yer olsa tamam da, en kalabalık yer..
Oradakiler hiç bir şey alıp atmadı kafasına..
Onların da anası-babası ailesi var, yazıklar olsun hepsine..”
…
Fadime Bulut, kime söylüyor bu lafı?
Olayı kameraya çekip, “sahte çığlıklarla” sosyal medya fenomeni olma peşinde koşan “klavye kahramanlarına” söylüyor..
Bu kahraman(!) türlerini her daim görüyoruz zaten..
Ortalık insana, hayvana, ağaca şiddet uygulayanı, keseni-biçeni-sürükleyeni “vahşete müdahale etmek yerine” kameraya çekip sosyal medyada yayınlamayı marifet bilenden geçilmiyor..
Sonra da bunu utanmadan siyasetçileri ve dinleri aşağılamak için kullanıyor..
Hiç empati yapmıyor..
“Benim de başıma gelebilir” diye hiç düşünmüyor..
…
ÖZIŞIK İYİ DEMİŞ
Olaya bir de yazar Süleyman Özışık’la bakalım..
Sosyal medya soytarıları ile birçok siyasetçi bundan iyi bir ders çıkarmalı bence..
…
“Özgecan Aslan'ın katilinin adını hatırlıyor musunuz?
Sanmıyorum..
Ya peki, Münevver Karabulut'u parçalara bölerek çöpe atan katilin adını?
Samimi olun, onun adını da hatırlamıyorsunuz.
O zaman soruyu tersten sorayım..
Pınar Çelik ismi size neyi hatırlatıyor?
Ya da Dilan Tutucu, Şengül Vatansever, Kübra Fırat, Saime Örnek, Nuran Soydinç, Zehra Algın, Nurcan Arslan, Leyla Karal, Gökçen Şişman ve Nuray Anar isimleri?
Bu kadınların her biri ayrı bir şehirde eşleri ya da erkek arkadaşları tarafından katledildi..
Peki biz ne yaptık?
Bu kadınların isimlerini televizyonlarda reyting, internet sitelerinde tık, sosyal medya hesaplarında beğeni alabilmek için kullandık..
Üzerinden üç beş gün geçtikten sonra hepsini bir daha hatırlamamak üzere unuttuk gitti..
…
Karısına şiddet uygulayan gazetecilerin, kadına şiddet haberi sunduğu bir ülkede yaşıyoruz..
Karısına şiddet uygulayan sanatçıların, aşk filmleri çevirdiği bir ülkede yaşıyoruz..
Yalan mı?
Seks arzularına karşılık vermeyen evli kadını tehdit edenleri Cumhurbaşkanlığı'na layık gören, partisindeki milletvekiliyle ahlaksız ilişki yaşayan birini Meclis başkanı yapmak için çalışan biz değil miyiz?
…
Hadi biz bunları yapıyoruz da bizim kadını korumak için kurulan bakanlığımız ve yargımız ne yapıyor?
Polis, kadın öldürüldükten katili yakalamayı başarı sayıyor..
Yargı, katili hapse atmayı marifet sanıyor..
Hâkim, ağır ceza vermeyi adalet sanıyor..
Biri, kadın öldürüldükten sonra ortaya çıkıyor, ‘biz davaya müdahil olacağız’ diyor..
Bir diğeri, ‘katil en ağır cezayı alacak, merak etmeyin’ diyor.
Yahu ne ağır cezası?
20 yıl besleyip besili montofon gibi dışarı salacaksınız, kimi kandırıyorsunuz?
Sen hamile kadınla kocasına araba içinde saldıran baklavacı kardeşleri bir haftada serbest bırakıyorsun..
Çocuk istismarcılarını, tecavüzcüleri ve kadını öldürmek kastıyla vuranları ama öldüremeyenleri serbest bırakıyorsun..
Sözün özü...
Biz bu vahşete karşı daha duyarlı olmadıkça ve devlet işlenen suça karşı ‘kısasa kısas kanunu’ getirmedikçe..
Biz bu kısır döngüyü yaşayıp duracağız..”
…
KOLAY HARCAMAYIN
Özışık az bile söylemiş..
Size söylediklerimden kendimi ayrı tutmuyorum..
Birbirimizden çok da farklı değiliz yani..
“İnsani değerleri” çok çabuk harcamayalım..
Sosyal medyada sahte çığlıklar atmayı da bırakalım artık..