Yine birileri suyu bulandırmak, ortalığı karıştırmak için “milleti kandırma” eylemlerine hız verdiler..
Bunu asla “direk” yap(a)madıkları için..
Bakıyorlar “kim” buna müsait, “hangi üniversite”den ses gelir, “millet” hangi konularda galeyana gelir, hepsini birer-ikişer devreye sokuyorlar..
İçimizdeki bazı artniyetliler (siz bunlara düşman da diyebilirsiniz) bu kaos oyununun birer piyonu oluveriyorlar..
…
BİR TÜRKİYE DÜŞMANI
Dün bunlardan birini görünce, dayanamadım..
Yaptığı paylaşıma bakın:
“Parlamenter sistemin kaldırıldığı bir ülkede yakalarına milletvekili rozeti takarken görüntü vermek için nasıl bir ruh haline sahip olmak gerekiyor..”
Dikkat edin..
Bir cümlede birçok şey anlatıyor..
Yani, bunu yazan kişi “cahil-cühela” falan değil..
Ama, tam anlamıyla “artniyetli”..
- Bu paylaşımında “parlamenter sistemin kaldırıldığını” söylüyor..
90 küsür yıldır uygulanan, devleti hantallaştıran, yürütmenin yollarını tıkayan, her türlü istismara açık, çalışmayanı kollayan, ürettirmeyen bir “parlamenter sistem”in kaldırılışını “felaket” gibi gösterip, “kafa karıştırmaya- taraftar toplamaya” çalışıyor..
- “Parlamenter sistem kaldırıldığı bir ülkede” derken, Türkiye’de sanki “demokrasi” yok edilmiş gibi göstermeye çalışıyor..
- Türkiye’yi düzlüğe çıkartabilecek bir sistemin uygulanmasının önüne geçmek için, “milletvekillerini zayıf yerlerinden vurarak, bu parlamentonun çalışmasını aksatmaya” çalışıyor..
- Ve millete “yeni sistemi” sunan/getirilmesini sağlayan Cumhurbaşkanı ve partisine olan güveni sarsmaya çalışıyor..
Özetle..
Tam bir “Türkiye düşmanı” gibi davranıyor..
…
Kim bu diye sormayın, bunların sayıları az değil..
Kimin ne söylediğine, niye söylediğine dikkat edin yeter..
…
GELİN KARŞILAŞTIRALIM
Gelelim, bu artniyetli Türkiye düşmanlarının kaldırıldığını söyledikleri “parlamenter sistem”e ve yeni sisteme..
…
1- Parlamenter: Çift başlı yönetim var, yürütme içinde siyasi krizler çıkabiliyor..
Cumhurbaşkanlığı: Tek başlı bir hükümet modeli, yürütme hızlı ve esnek karar alır..
2- Parlamenter: Koalisyon ve hükümetin kurulamaması tehlikesi var..
Cumhurbaşkanlığı: Koalisyon ihtimali yok..
3- Parlamenter: Kuvvetler ayrılığı zayıf ve yumuşak.. Özellikle yasama ve yürütme arasında keskin bir kuvvetler ayrılığı yok..
Cumhurbaşkanlığı: Kuvvetler ayrılığı net ve keskin.. Yani, “demokrasi” net ve kesin..
4- Parlamenter: Hükümet doğrudan millete değil, Meclis'e karşı sorumlu..
Cumhurbaşkanlığı: Yürütmenin başı olan Cumhurbaşkanı doğrudan millete karşı sorumlu..
5- Parlamenter: Yasama organı, büyük ölçüde yürütme organının istekleri doğrultusunda yasa çıkarır.. Yürütme organı dışında kalan partilerin yasamaya etkisi azdır..
Cumhurbaşkanlığı: Parlamento, yürütmenin etkisinde olmadan yasa yapar..
6- Parlamenter: Aynı kişi hem yürütmede hem yasamada yer alabilir, yani yasama ve yürütme iç içedir..
Cumhurbaşkanlığı: Vekiller Bakan olarak atanırlarsa üyelikleri sona erer.. Aynı kişi hem yürütmede hem yasamada yer alamaz..
7- Parlamenter: Denge ve denetim mekanizması belirsiz ve zayıftır, hatta hiç yoktur..
Cumhurbaşkanlığı: Meclis Cumhurbaşkanını denetler..
8- Parlamenter: Meclisten güvenoyu alamayan hükümet düşer, bu durumda yönetim boşluğu oluşur..
Cumhurbaşkanlığı: Kabineyi Cumhurbaşkanı oluşturur, hükümet doğrudan ve kısa sürede kurulur. Meclisten güvenoyu alma zorunluluğu yoktur..
9- Parlamenter: Erken seçimler sık sık gündeme gelebilir, bu süreçte istikrar tesisi zorlaşır..
Cumhurbaşkanlığı: Yasama ve yürütme seçimleri belirlenen tarihlerde ve birlikte yapılır.. Siyasi ve ekonomik istikrarsızlık olmaz..
…
MİLLET KARARINA SAYGI
Şunu herkes anlamalı artık;
“Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir”..
Yeni sistemi millet referandumda istemiş, 24 Haziran seçimleriyle de yürürlüğe sokmuştur..
“Süslü ve hisli sözler” söyleyerek bu milleti bir “kaos”a sürüklemeye çalışmak, hem “milletin iradesini hiçe saymak”tır, hem de “açık ve net bir Türkiye düşmanlığı”dır..
Eğer bu ülkeyi biraz seviyor ve rahat yaşamak istiyorsanız, bu “anlamsız” tartışmaları/kışkırtmaları kaale almayın..
…
Yeni sistemin Cumhurbaşkanı bugün yemin edecek ve kolları sıvayacak..
Yanlışları olursa, “uyarmak” hepimizin görevi zaten..
Ama, “bizi yönet” diye seçtiklerimizi biraz rahat bırakalım da işlerini yapsınlar artık..
Çünkü, çok işleri var, çoook..